12 Şubat 2010 Cuma

Elbisemi çekiştirip duruyorum.

Mfö çalıyor şimdi, birden bir şarkı insanı yakalayıveriyor. Üzerimde bir toprak var, yatıyorum öyle altında. Silkelenesim de yok. Uykum da yok. O kadar da uyumadım halbuki. Kitabım bitiyor, bitmesin istiyorum. Her sabah hızlı hızlı yürüyorum durağa,kim alcak bugün beni oradan işe kim götürecek diye merakla. Bazen Oşima, bazen Nakata , bazen Kafka karşılıyor beni girişte, tutuyorlar elimden, biraz Tokyo’ya biraz Şikoku’ya gidiyoruz. Alt geçitten çıkıpta işe doğru ilerken, bir an Takamatsu’dayım. Sanki kediler bile o kediler.. Hani sitcom’lar da olur ya böyle bir buğulanır da ekran, geçmişe ya da geleceğe giderler, ben de japonyaya gidiyorum sabahları, bir de akşamları duruma göre, metro, taksi, dolmuş neredeysem artık, biniyorum , gidiyorum. Kaptırabilmek güzel.

Kafamda yapılacaklar var, ama huzurlu oldukça hedefin kalmıyor mu? Yine de hedefsizliğin huzurunu kaçırması da gerekebilir. Kış da gelmedi Ankara’ya değil mi? Acaba Bahar gelir mi? Sonra anneme dedim ki, İstanbul’da hani Kadıköy’de çarşının arka sokakları sence özlemiş midir bizi? Vapuru beklerken ve çay içerken oturduğumuz sandalyeler soruyor mudur nerde bu anne kız diye?

Şarkılar pek duygusal bu sabah elimde değil, gece de yağmurun tıkırtısından uyuyamamışım,bütün ev halkını kaldırmışım da kimseye o sesleri duyuramamışım.İdare edin.

Baharla yakamıza kocaman kalpler takıp, evde basit yemekler pişirsek de hepiniz bize gelseniz, lezzet aşkına kadeh kaldırsak falan?Saçma olur değil mi?

Yazımı burada bitirirken unutmadan söylemem gerekir ki; kaşarlı tost yemekten asla bıkmam.

Bugün Cuma ve sevinmek gerekir. Bu her zaman böyledir.

2 yorum:

BahaR dedi ki...

cumartesi pazar çalışacaksan o herzaman öyle değildir.kafamı bozma.

cometa dedi ki...

senin kafa bozuk zaten.