27 Mart 2011 Pazar

the feeling was stronger.

Şimdi kulağımda, empire of the sun, we are the people çalıyor. İçimde hüzün, ama kızsal, yani geçici,hepsi hormonların suçu, yaşadıklarımın değil. Haftasonu Kürşad geldi, uzaktan. Hava çok güzeldi. Oradan oraya ve oradan da oraya gittik.


Gece deliler gibi dans ettim. Uzun süredir bu kadar eğlenmemiş olabilirim. Canımı sıkan şeyin/şeylerin veda partisiydi cumartesi gecesi. Artık geçti, gitti.


Pazar günü neşeliydi. İyi ki varlar ya dediğim insanlarlaydım hep.


Bugünse dünyayı kurtarmaya işe geldim, çoğunuz gibi.


Haftanız güzel geçsin.

24 Mart 2011 Perşembe

ses.

Dün akşam kızlarla gülmekten öldüğüm keyifli bir akşamdı.
Bu sabah geç bir saatte Sincan'da duruşmam olduğu için yarım saat daha geç kalkmak çok keyifliydi.
Yüksel Caddesi'nde bir iş çıkışı Didem'le rastladığımız jelibon satan adamı yine gördüm ve kolalı jelibon ve bir de yeni filmler aldım.
Mehmet'le güzel bir öğle yemeği yedim.
Perşembe günlerini seviyorum.
Buraya hala resim ekleyemiyorum.
Su geçirmez bir mp3 arıyorum. sonynin bir ürününü gördüm ama karar veremedim. Evet yüzerken müzik dinlemek istiyoruM:)

23 Mart 2011 Çarşamba

beni sorarsan yazı gelmeyen upuzun kışlar gibiyim.

başka birinin hayatında olan değişikliğin bir diğerinin hayatına da deymesi tuhaf şey.
çok dramatikleştirmemek lazım ama..
Ama akşam üstü alışverişlerinin,
kahvelerinin,
iş çıkışı sinemaları sonrası dost kitap evini talan etmelerin,
odtü'de çekirdek çitleyip,
çimlerde yayılmanın,
hafta içi yenilen çin yemeklerinin,
hadi çıkalım bir yürüyelimlerin
en sevdiğim eşlikçisini,
en sevdiğim istanbula kaptırdım.
üzgünüm.

bu şehirde

blogumu özledim.
insanların blogunu okumayı özledim.
aklıma bir sürü şey geliyor, sonra da uçup gidiyor.