29 Aralık 2011 Perşembe

öğle yemeği

bir kaç iş için ankara'nın o delicesine soğuk havasında dolaşırken öğle yemeği saati geldi. acıktım. G.M.K bulvarında en sevdiğim yerde (Oba Dondurma) en sevdiğim şeyi (kaşarlı tost) yedim. portakal suyu içtim.o esnada zaten iki masa olan mekanda benden başka kimse yoktu ve dükkan sahibi, mekandaki ölümcül sessizliği radyo açarak bozdu. ve yine o anda radyoda eşlik diye bir program vardı.programın sunucusu birden "size son kez hoşçakal diyorum, bugün son programımız" dedi.bir öğlen de sadece o gün dinlediğim bir radyo programının artık bitmesine üzülerek geçti.gitti.Ankara çok soğuk.ki ben hiç üşümem.

yeni yılınız güzel olsun.

21 Aralık 2011 Çarşamba

soru

melankolik merveyim bugün. çok mu gaza getiriyorum kendimi, çok mu zorluyorum acaba, bırakmamak için, hadi merve, ha gayret, biraz daha derken, pır pır oradan oraya uçarken, aslında kanatlarımı mı çarpıyorum. patlar mıyım bir yerde, birinin elinde..

19 Aralık 2011 Pazartesi

toccata

Bu sene , Bahar da olmayınca ağacı çıkarasım, kurasım gelmedi. O yüzden de her yıl olduğu gibi yeni süsler almaya da gitmedim. Evde, 3 -4 ağacı süslemeye yetecek kadar süs varken, bu sene evimiz gayet sade idi. Ama sonra dayanamadım, ışıkları çıkarttım, birazını salona koydum, geçen sene aldığımız top şeklinde olanlardan ikisini düşürüp, kırdım, içime oturdu, kutusuna geri kaldırdım. Bu meleklileri de Recoya çözdürüp, odama astım. (Reco istanbul'da da Bahar'ın birbirine karışan kolyelerini çözmekten sorumlu devlet bakanıdır, o yüzden ışık işinde de baya iyiydi, neyse kaynanasıyla iyi anlaşır derler)

Aslında Selmalar'da keçeden bir minik ağaç gördüm, belki onu alırım ikea'dan. Baya tatlıydı.


Süs püs yok diye, yeni yıl neşesi yok sanmayın. O bir yerlerde. orada bir yerlerde..
sadece bir dokunuşa ihtiyaç var.

16 Aralık 2011 Cuma

kitchen


annem istanbul'a gitti. ben de akşamdan ertesi gün giyeceklerini ütüleyen, evi toplayan, sabahları erkenden kalkıp, kahvaltı hazırlayan, kahvaltı eden, odasını toplayan bir merve olma hayalimi gerçekleştirdim. nasıl başardım bilmiyorum ama büyük ihtimalle annem giderken içindeki atom enerjisini bir şekilde bana aktarmış olmalı.

dün güzel bir gündü. yine yeni yıl kararlarım çerçevesinde ingilizce kitap okuma hedefimi gerçekleştirmek üzere, dost kitap evinde ilgimi çekecek kitabı ararken, uzun süredir, türkçesine bir türlü rastlayamadığım, banana yoshimoto'nun kitchen kitabına rastladım. hemen aldım.filmi de varmış ama kitap bitmeden asla!akşama doğru claires'de yudumla oje bakarken, minnacık şişeyi elimden düşürüp, her yeri oje yaptım. o anda tezgahtarlar arka tarafta dünyayı kurtarmaktaydı. ben de bir süre alıp almamak konusunda kararsız kaldığım ojenin rengini beyaz zeminde inceledim, bordo sandığım oje kahve gibi gelince almaktan vazgeçtim ve nihayet tezgahtar kıza, ben oje kırdııım diye seslendim. kız elinde aseton şişesi ve bir parça pamukla geldiğinde ne bekliyordu, ne düşünmüştü bilmiyorum zaten yerdeki cinayet mahalini görünce direk geri döndü.


ben sanırım bir sopa alıp beni dövmek üzere geri gelecek diye beklerken, elime başka renkte bir kaç oje aldım, kırdığımın da parasını ödemek istedim, ama kabul etmedi. Bütün bunları bir yana bırakırsak, claires de ojeler güzel, ucuz, renkler çeşitli, beni tanıdığınızı söylemeyin ve güzel ojeler alın derim.


ve derken perşembe de bitti ve cuma oldu. ama haftasonu eğitimimiz olduğu için pek de bir anlamı kalmadı.


saçlarımı hala kestiremedim.
üzerimde tuhaf bir mutluluk hali var geçmesin.

bir de chanel ceketleri tarzı bir ceket alasım ama 60 yaşında gibi durmayasım var.önerilere açığım.
söyleyecek başka da bir şeyim kalmadığına göre huzurlarınızdan çekilebilirim.

15 Aralık 2011 Perşembe

dükkana yeni şeyler gelmiş:)

baykuşlu kolye ise artık benim. fotoğraftakinden daha güzel olduğunu belirtmek isterim.

bileklikler fotoğrafta çok belli olmasa da, minik zirkon taşlı.

bu yüzük bana biraz büyük:(
ve sadece 1 tane
dedemin 50 yıllık dükkanına beklerim.

ulus iş hanı d blok no:6 ulus/ankara

12 Aralık 2011 Pazartesi

madem yazamıyorum, fotoğraflar konuşşsun.

istanbulu özledim. deniz kenarında çıplak bacaklarımla oturmayı, kurutmadığım saçlarımla sokağa çıkmayı. en çok da kardeşimi

sonra kalktım istanbul'a gittim. bir günlüğüne. önce kardeşime kocaman ve sonra konak pastanesinde alman pastalarına sarıldım, onları sevdim.


güzel müzikler dinledim, dans ettim.

ankara/siyah beyaz.

çok güzel yemekler yedim, kalabalık masalarda, harika haberler alırken ve mumlar üflenirken..

hem de çok güzel yemekler.
ankara/cucina makkarna

kardeşim geldi, botlarını giydim.
ankara/dedemin evi.

not: sanırım instagram ve twitterdan ötürü duygularımı ve gördüklerimi anlık paylaşıyor, bloguma biriktirdiklerimi minik parçalara bölüyorum. ben oralarda da mervejustagirl'üm.oturmaya beklerim.