25 Eylül 2014 Perşembe

yazdan sona.

sonra biz çok güzel bir yere gittik. limon bahçeleri gördük, uzansak bulutlara değecek kadar tepelere çıktık, dalga seslerinde bitirdik kitaplarımızı, hiç yüzmediğimiz sulara atladık. hadiseler aleminden hatıralar alemine geçince oralarda dayıma rastlarım sandım. rastlayamadım. bir ben var için için her şeyin yoluna girdiğini düşünen geçecek işte diyen, bir de ben var günleri sayan ve özleyen. 40 günü geçtik. 39 ateş söndüde biri hep içimizde.

ve sonunda dün rüyamda gördüm dayımı. sımsıkı sarıldık. sımsıkı.

mevsim eylül.

hayat bir çok güzel bazen hiç değil.


4 Eylül 2014 Perşembe

yüzbinkerehayır.

Sakince soruyorum caddeden bindiğmiz sarı dolmuşun şoförüne; “daha çok bekleyecekseniz biz inelim.” “Yok” diyor, “inmeyin, şimdi taksiye binseniz en az 60 lira tutar. İsterseniz o parayı bana verin, ben kimseyi almadan götüreyim sizi”. Ben cevap vermiyorum. Kürşad “biz taksim’e gitmeyeceğiz abi” diyor. Bir ışıkta 4 kere kırmızının yandığına şahit olduktan sonra yavaş yavaş ilerliyoruz. Dolmuşlar hızlı giderken onları durduramaz mıyız biz diye düşünüyorum. Ankara’da hızla geçen dolmuşları hep görür, hep durdururduk . Ama esat dolmuşları da dura dura gider, pardon giderdi. Artık ne yaparlar? Bunları kürşad’a anlatmıyorum. Sadece düşünüyorum. Şöför sigara yakıyor. Sigara kokusu bana bir sürü farklı şeyi hatırlatıyor. İnsan hiç sigara içmese bile o kokunun çağrıştırdığı binlerce anısı mı oluyor? Sanki soğuk olsa daha çok şey hatırlayacağım ama hava sıcak. Koku biraz babam, biraz kış, biraz iş, biraz annemin teyzeleri.Bira da böyle bir şey. Hiç içmesem de kokusunun çağrıştırdığı bir dolu şey var.Dolmuştan inip taksiye biniyoruz. Benim aklıma yine dayımın öldüğü geliyor. Son zamanlarda neden onu çağırmadım diye bir acı saplanıyor içime. Taksiye biniyoruz. Taksi de barış manço çalıyor. Ben biraz ağlıyorum. Kürşad ne oldu diyor ben ona “barış manço dinlemeyeli yıllar olmuştur” diyorum. O anda taksici radyoyu kapatıyor. İdo’nun albüm tanıtımının yer aldığı bir billboard önünden geçerken aklıma birden, anneme “dayımda gelse keşke bayramda o da bizde kalır” dediğim geliyor. Annem bunu dayıma söylemiştir değil mi? söylemiştir. Biraz içim rahatlıyor. Merdivenleri çıkarken kürşad, ben aslında barış mançonun o şarkısını hiç duymamıştım diyor. Ben de aldatılan barış manço yazmış sanki o şarkıyı deyip “hayır hayır yüzbinkere hayır” şarkısını söylüyorum. Barış mançoyu çok sevip öldüğünde çok üzüldüğüm geliyor aklıma. Sonrasında şarkılarını çok fazla dinleyip barış mançodan bıktığımı hatırlıyorum. 99 ‘da ölmüştü diyor kürşad. “Evet” diyorum. “Aylardır konuşmayan anneannem öldüğü gün tv’ye dokunup iyi adamdı demişti”. Kapıyı açıyoruz. Ev temizlenmiş, balkona çıkıp çiçekleri suluyorum. İnsan bazen birini ne kadar sevdiğini tahmin edemiyor, sevdiğini biliyor da ölçüsünü bilemiyor.