22 Kasım 2010 Pazartesi

italya'dan merve gelmiş..


*İtalya hakkında doğru sandığınız 5 yanlış

*Firenze, En iyi Alışveriş sırları

*İtalya ve Erkek

*Doğru Poz verme Tüyoları

*Roma'da ne giydim?

*Gözde semtler

*Yeni diyet trendi: İtalya'da ne bulursan ye!


ve daha nice başlıklar..


çok yakında BURADA!

15 Kasım 2010 Pazartesi

yalan değil.


Cumartesiye sabahın köründe başladım.
Cumartesi öğlene doğru Ulus’ta, dükkandaydım.
Cumartesi akşamüzeri, gümüş ustalarımızı ziyaret sonrası Kürşad’la buluştum.
Cumartesi akşam Kıtır’da açık havada kumpir yedim.
D&R ‘da bahçesinde türk kahvesi içtim, Kürşad cheescake yedi ve seninki daha güzel dedi.
Sonra içeri girdik. Ben Vedat Milor’un kitabından not almak isterken, kibar bir şekilde uyarıldım.
Kitabı elime alıp, karşı koltukta oturan Kürşa’da kodlayarak, birkaç mekan not ettik.
Birden canımız sushi çekti(???), sushico’da sushi yedik.
Bir şey bana alerji yaptı ve bütün gece dudaklarım yandı.
Cumartesi gecesi Selma, Altuğ, Utku ve Kürşad ile biende devam etti.
Bir ara çılgınlar gibi dans etmiş olabiliriz.
Pazar sabahı Teyzem’le kahvaltı sonrası evdeydim.Akşam 8’de iş arkadaşlarımla tiyatroya gideceğimi sanırken, oyunun saat 3’de olduğunu fark ettim.
Bunu fark ettiğimde saat 5’di.
İş arkadaşlarım gitmiş ben kaçırmışım sandım lakin onlarda 8’de sanıyorlarmış.
Akşam evde “hep birlikte” çok güzel bir yemek yedik.
Büşra, Mehmet ile hasret giderdik.
Ben biraz valiz hazırladım.
Gece çok geç yattım.
Bugün işe geldim.
Yarın Roma’yı yakacağım.
Bayramınız kutlu olsun.


*küçükken bir komşumuz evinde ceylan beslerdi.

11 Kasım 2010 Perşembe

başıma güneş geçti.


Güneşli günlerden bildiriyorum.

Evet bu havalar beni kendime getirdi, dertlerimi, tasalarımı unutturdu. En azından önümüzdeki soğuklara kadar! Her sabah Babam'ın evi neşeyle terk ediş sesleriyle uyanıyoruz, bu aralar gevezedeki gay'i taklit ederek, "naaaaaaaaydııın" diyor genelde, (günaydın manasında) ve ben babamdaki enerjinin 1/10'u bende olsa dünyayı kurtarabileceğime inanıyorum.

Yine arada bir sabahları Bahar'la gidiyoruz işe, o her gün itinayla, ani doğumlar için evde bulundurduğu fotoğraf makinesini almayı unutuyor, "bak işte" diyoruz "her gün aynı". Ama bazen günlerin aynı olması da güzel bir şey, hayat insana bunu da öğretiyor.

Akşamları Roma'da hava nasılmışa bakıyoruz, Bahar'a "bence bunları ya da şunları götür yanında" dediğimde, "bana anlatma bunları, yaz bir kağıda ver" diyor. Kendisi gerçekten de komedi bir insan ve de despot! "Şu çizmelerin iyi olur bence" dediğimde "orada hava bir sıcak olsun, o çizmeleri sana giydiririm" gibi çıkışları da yok değil! (Kendisi sanırım miami'ye gideceğimizi düşünüyor) Ben bunları Anneme anlattığımdaysa beni, hayatta en sevdiğim şeyin kendisinin dedikodusunu yapmak olduğuyla suçluyor.
Onun dışında haftada iki gün, akşamları dersim var, güzel geçiyor. Belli kaygılar olmadan bir şeyleri öğrenmeye çalışmak gerçekten keyifli, tabii sınavlar başlayınca kaygılarım da hortlar elbet!
İki günde biten, Haruki Murakami kitabım, "sınırın güneyinde/güneşin batısında" tüm Murakami severlere önerilir!
Şimdilerde, bana bahsettiğim kitapla birlikte 1984'ü alan ama 1984'e el koyan Kürşad'ın dönüşünü bekliyorum. Kitapları değiş tokuş etmek için!

Güneş biraz daha bizimle kalsın..
Öperim.
Şarkı da benden olsun.

5 Kasım 2010 Cuma

the day i like you.

Bugün Cuma.
Şu an sakin ve güneşli ofisimizde La Paloma çalıyor. Bu romantik ortamı Demet Hanım’ın telefonu bozmadı dersem masal olur, yalan olur.
Yapılacak çok iş var, ama ben size bu satırları yazabilecek kadar şuursuzum.
Bu hafta bir çok kere ne var ne yok yazıları yazmaya niyetlendim, bazen limonlu cheescakeimi anlatmak istedim, bazen yeni kırmızı ece ajandımı, sonra yüksek lisansı, geek gözlüğü almak istediğimi, ya da izleyemediğim dizileri, ama gerisini getiremedim.
Kasım ayıyla bana tuhaf bir huzur gelmiş olabilir, ben huzursuzken yazabiliyor olabilirim.
Olmaya da bilirim tabii.
Aranızda Roma’ya, Floransaya gitmişken şurada şunu ye buraya da git diyenler varsa, haber beklerim.
5 gün çalışmak benim narin bünyeme çok fazla sayın seyirciler.
Bir de bazı günler sesler,sesleeeer, sesler bana çok fazla geliyor, keşke her şeyin kumandası olsa..
Hava hep güneşli olsa..
Telefonlar çalmasaaaa!

1 Kasım 2010 Pazartesi

telefonuma takılanlar..

Elmadağ'da bir keşif, ayaklarım üşümüş, bilirkişilerden biri de demişki, "avukat hanım yine ince giyinmişsin, üşüteceksin"avukat hanım ince giyinmeyi sever ama. Kışı sevmese de kışa girerken yapraklar üzerinde, çıtır çıtır yürümeyi de sever..
Cafe Lins diye bir yer varmış. Havalar güzelmiş, mevsimlerden baharmış, belki de Mayıs.. Kürşad bir soda limon söylemiş, Utku bir latte, Merve dondurmada karar kılmış.

Yine bir Elmadağ, yine bir keşif..Yine sonbaharmış..

Bahar hıdırellez için, herkesi elele çizmiş, hiç ayrılmayalım diye, en soldaki Mehmet imiş, ne çok benzemiş demişler, gülmüşler, Merve fotoğrafını çekmiş..

Limonata gibi havalarda Bahar'la Merve limonata içermiş, burası tunalı vitaminmiş..İstanbul'da gibi bir günmüş..


Mng erkeğin kabinleri, kadın kabinlerine göre ne de havalıymış, burası 365 alışveriş merkeziymiş, alışveriş ne güzel şeymiş, falan..