20 Ağustos 2015 Perşembe

konuling

birinci konu;
şurada yüz yogası yapıp boynunu sakatlayan kaç kişi olabiliriz ki?
yüz yogası benim neyime ya? önce sen git göbek yogası falan yap değil mi?

diğer konu;

tükenmişlik sendromuna tutuldum eminim. işten tükendim. boş boş dalıp gidiyorum mesela. sabahları servisten inmeden hemen önce uyumak istiyorum, sonsuza kadar ve çok yavaşladım, dikkatim dağınık.tükendiğimi ama despresyona girmediğimi de şöyle tespit ettim. evde çok mutluyum. haftasonları neşe doluyum. enerjiğim. tek sorun işte. nasıl geçer?

bir başka konu;
tatile gidiyoruuuz. kurban bayramına 2.5 gün izin almaya karar verdim.

son konu;
2 eylülde işe yeni biri başlıyor.

başka konu;

istanbulda yaz güzel, gelsene.

18 Ağustos 2015 Salı

en son ne zaman baktın gökyüzüne?

koca bir yaz.
bir gece çeşmede kaldım. iki gün denize girdim.
iki gece amsterdamda kaldım, bilmediğim sesleri,yerleri içime çektim.
buna da şükür tabii.

biz eskiden de tatile gidemezdik. ama o zaman suçlayacak biri yoktu etrafta, koşullar vardı, koşullarla da konuşulmazdı.
bu yazımın böyle geçmesinin sebebi bencil bir salak var ama o da artık çok uzaklarda kızsam duymaz.
bencilleri allaha havale ettik. yazın okunacak kitapları balkona çıkardık. tatil hayallerini de rafa kaldırdık öyle mi? bu sene denize bakmak çok istedim , her sene isterim.
hastalık, ayrılık olmasın da.
böyle olsun bakalım.

6 Ağustos 2015 Perşembe

#1

geçen sene bugünden bir kaç gün önce evlere sığamıyorum. kürşad diyorum içim sıkılıyor. günün 15 saatini iki yaka arası gezerek geçiriyorum haftasonları. kalbim ağır. sevdiğim şeylerin tadı yok ama ben hep bana keyif verecek şeylerin peşindeyim. rüyalar görüyorum. rüyalarımda hep ev kalabalık, uzun sofralar kurulmuş. kürşad diyorum babanneme mi bir şey olacak? 

geçen sene bugün metronun merdivenlerini çıkıyorum, kürşadla buluşacağım, telefonla annemle konuşuyorum. havadan sudan. annemin telefonu meşgul diye teyzem babamın telefonunu arıyor. bunu duyan annem bana telefonda dayına bir şey oldu merve diyerek yüzüme kapatıyor. halbuki sadece teyzem babamın telefonundan annemi aramış.

geçen sene dün annem bütün gece kendi dayısını düşünüyor. evlilik yıldönümü olan 5 ağustostaki yıllar önce yaşadığı iç sıkıntısı o gün onu yine buluyor. kafasına takıyor. yine evlilik yıldönümü. ertesi gün bu sefer benim dayım ölüyor.

işte buna inanmak biraz zor. hastanedeler. her saniye arıyorum. babam uğraşıyorlar diyor, annem gitti diyor. sonra kürşadla gittiğimiz yolun ortasında atıyoruz kendimizi dışarı. işe dönelim diyorum, bir kaç evrağı toparlayıp, bir taksi çağırıyoruz.

artık haber gelmiş. o gün de bugün olduğu gibi kardeşlerim başka şehirlerde. ben onları arayamıyorum. ben nefes alamıyorum. işten eve gitmek için bindiğim takside telefonlar susmuyor. aniden oldu diyorum, hayır hasta değildi. 

komşularımız var bizim, gerçek komşular. onlarla arabayla ankaraya doğru yola çıkıyorum. kürşad bozcaadan gelecek baharı bekliyor.

ankaraya sanki bir saat sonra varıyorum ama saat gecenin üçü. ev dolmuş taşmış. recoyu alıp eve gidiyoruz. babam ben reco. halam geliyor. halamı hayatımda ilk defa ağlarken o gün görüyorum. 

sabah gidip dayımı alıyoruz. ben konyaya dayımla gidiyorum. ferhat ben teyzem. dayımın güzel yüzü. benim dayım nasıl öldü ben bilmiyorum.

Konyada annemle teyzem , burada kalacakmısınız diyen akrabalara aynı anda abime soralım diyorlar ama abileri nerede?

babamı hayatımda ilk kez o kadar üzgün görüyorum. babamın arkadaşı ahmet nerede?

hayat böyle. herkes ölecek. ama dayım evlilik fotoğraflarından çok da bir farklı olmayan dünyanın en yakışıklı adamı, en kibar, en güzel sesli. hep aynı.


doğum gününde olduğu gibi oldum. onu unutmak zaten mümkün değil. her gün benimle. ama bugün boğazım düğüm düğüm. cennette kavuşalım ya ahmet yebne gülsen.