30 Nisan 2009 Perşembe

Uzun bir aradan sonra Aşk-ı Memnu!

Dikkat dikkat boş beleş bir yazıdır!
Bihteri kötülemeyeceğim, ama bu bölüm yine çok yazıktı bence.
Nebahat Çehre ve dizideki adıyla Arsen Hanım sahneye çıktıklarında ekranın flulaştığını sizde farkettiniz mi? Kırışıklıklarını saklama maksatlı mı yapılmış bir harekettir? Peki benim bu yazdıklarım ne boş muhabbetlerdir? Ama düşünsenize Arsen Hanımla Nebahat Çehre neredeyse aynı yaştalar ve biri nasıl da genç duruyor? Acaba Nebahat Ç. kırışıklıklarım gözükmesin, fluu fluu çekin beni deyince Arsen bana da mı yapın mı diyor? Beynim neden böyle boş şeylere çalışıyor?
Birde Behlül ne kadar tatlı, azcık tombikleşti ama olsun ve bir de odasının manzarası ne kadar güzel.
Birdeee ben bütün bu diziyi Euro D üzerinden seyretmem sebebiyle Almancayı ha söktüm ha sökücem. Nisa tepishh diye bi halıcı var mesela;tepishh! Dilime dolandı.
* * * * * *
Unutmadan söyleyeyim, yarın benim duruşmam var evet hepinize tatil ama benim duruşmam var. Vatandaş mağdur olmasın ya da bir an evvel mağdur olsun demişler.Elimizden ne gelir.
Ve belki ben de halay çekerim. Biber gazıyla ilk tanışmamdan sonra da hazırlıklıyım ama umarım yarın denk gelmem.İşçi bayramımız kutlu olsun!
Unutmayın:
"Arbeit Macht Frei":Çalışmak Özgür Kılar! (Terezin toplama kampının girişinden)

29 Nisan 2009 Çarşamba

Enjoy The Silence.


Kelimeler var; buraya yazdıklarım gibi, beğenmezsem sildiklerim, yazarken üstünü çizdiklerim, can yakmasın diye yumuşattıklarım, daha çok hissedilsin diye mutluluğumu kattığım kelimelerim var.
Bir de kelimeler var; buraya yazdıklarım gibi ölçüp biçemediğim, son söyleyecekken hep en başta ettiğim, ağzımdan kaçarken tutamadığım, can yakan, kurşun kelimelerim var.
Ben sussam biraz hiç konuşmasam?
Zaman zaman korkularım, üzüntülerimin arasında kaybolup, saçmalamasam?
Canımın yanmasından çok korkarken, canımı en çok ben yakmasam?
Birazcık sussam işte hiç konuşmasam?
Nasıl olur?
(Blue Nude by P.P.)

28 Nisan 2009 Salı

Buffalo Sürüsü

Ayşe Arman:"54 gün oldu aileye bilgi verilmiyor, neden?"

Celalettin C.:"Ekiplerimi oraya yollamadığımı nereden biliyorsunuz?

A.A.:"Çünkü onlarla konuşuyorum"

C.C.:"Kızlarını neen takip etmediklerini de söylediler mi size"

A.A:"Nasıl yani?"

C:C:"E takip etselermiş kızlarını"!!!!???

Ayşe Arman'ın şuradaki röportajından.

İstanbul Emniyet Müdürü'nün acaba çocuğu var mı? Onları her saniye takip mi ettiriyor?
Evladını kaybetmiş, hem de çok acı bir şekilde kaybetmiş bir aileyi böylesine suçlar bir şekilde nasıl konuşur?Katilin veya katillerin hala yakalanmadığı bir durumda acaba görevlerini gereği gibi yerine getirememenin vicdan azabıyla mı etti bu talihsiz lafları?

27 Nisan 2009 Pazartesi

İnsan Neler Yapar İsteyince?

Ben sadece iyi şeyleri mi hatırlamak istiyorum?Kötü şeyleri unutmak mı istiyorum?
Bugün, dün Bahri'nin annemin günü için döktürdüğü cevizli kurabiyelerden kalan 5 adedini işe götürmemle başladı herşey!
Biri yedi biri baktı, kıyamet ondan koptu.
Yarın, az önce pişirdiğim muffinleri götürerek isyanı bastırmak istiyorum.
Kağıtsız pişirdiğim muffinler fırından çıkar çıkmaz cuk diye kabından ayrılıp, dağılmayarak, beni mesud ettiler.

P kalp J


Kankası Salma Hayek evlenir de, Penelope gitmez mi?
Koluna da takmış Javier'i...
Bize yine esmer günler var...

24 Nisan 2009 Cuma

its friday i m in love!

Herşey filmde de dediği gibi, okulda saçımızı çeken, bize hakaret eden çocuğun aslında bizden hoşlandığı çıkarımının bünyemize empoze edilmesiyle oldu! Vee denge bozuldu, büyüdük, bize eziyet eden adamlara, aşık olduğumuzu sandık. Yanıldık.
Aslında hepimiz, kız arkadaşlarımız bir ilişkinin başında karşı cins için tahminler yürütürken, bir ilişki içinde bocalarken, ya da basit bir yanıt ararken dahi tozpembe gözlüklerimizi takıyoruz ve zaman zaman da karşımızdaki insanı ister istemez yanıltıyoruz. Oysa kötü kalpli ya da aptal değiliz. Sadece vereceğimiz cevap ya da tavsiye aslında kendi yaşadıklarımıza bir yanıt ve hepimiz zaman zaman gerçeklerden kaçıyoruz!

Erkeklerse kızları harcarken ve kazandıklarını sanırken aslında bir kere çok üzülmüş olmanın bedelini bir daha hiç üzülmemek için takındıkları tavırla yalnız kalarak mı ödüyor dersiniz?

Ben anladım ki bizim bahçedeki lale misali; güneş çıktığında ona dönebiliriz, yağmurda çok ıslanınca boynumuzu bükebilir, bazen sıcaktan mayışıp fazlasıyla açabiliriz ama tüm bunlara rağmen dimdik durmayı da başarırız akşamın serinliğinde.. Yani belki de tüm mesele devam edebilmekte..

Bu filmde ben varım,bahar, yudum,pınar,kürşad,selma,didem,taylan,neyir,banu,candan,utku ç., dodo, melih,yağmur,can,müge,cihan, beyza, utku e. , eren, feraye,efe,si-men ve mehmet yani herkes var.Gidin ve hangisi olduğunuzu bulun. Gülmekten ölün.
Kurallara uyun, sen benim istisnamsın diyecek adamı bulun:))

Filmden çıkmanın heyecanıyla ani bir yazı oldu, üstüne daha çok konuşurum ama beni mutlu etti. "He is not just in to you" mutlaka izleyin dediklerimden:)

"maybe the happy ending is just moving on. or maybe the happy ending is this: knowing after all the unreturned phone calls and broken-hearts, through the blunders and misread signals, through all the pain and embarrassment... you never gave up hope. "

23 Nisan 2009 Perşembe

Elekıban Artık Türkiye'de!

Meteoroloji'nin sayfasında neden hep bu reklam var?
Ben neden hava durumuna bakmayı bu kadar çok seviyorum?
23 Nisan Kutlu Olsun.

22 Nisan 2009 Çarşamba

Prag/Ye/İç





























































Prag'da yemesi içmesi de en az gezmesi kadar keyifli olduğu için belki de bu kadar çok sevdim orayı. Aç kalmamak bir yana gerçekten de çok güzel yemekler yedim. Restauratları adreslerini bulmak isterseniz diye linkleriyle birlikte vereceğim ama tatlıları nerede yediğimi sorarsanız genel olarak kendimi kaybedip bulduğum her yerde yedim. Gördükçe yiyin deriM:)
Yukarıda gördüğünüz çilekli pasta Neyir'in hayatında yediği en güzel çilekli pasta.
Yukarıda gördüğünüz döner misali kızaran hamur işleri ise "staroceske trdlo" olarak tabir edilen adım başı kulübelerde satılan bir çek tatlısı. Tarçına ve şekere batırılarak yeniyor. Çok sevdim.
cAFe-Cafe:Yemek içmek için, sadece oturmak için, güzel çilekli pastası için, kaliteli müzik için,
Ambiente;Leziz pizzlar, nefis makarnalar tadarken damak tadından uzaklaşmak istemeyenler için,
UNO Mediterranean Restuarant;İlle de Akdeniz mutfağı vazgeçmem diyenler için,
El Emir;Lübnan restaurantı neymiş görmek için

veee...
U Zlateho Stromu; meşhur köprüye doğru ilerlerken karşınıza çıkan bu cafe bir otelin olmasına rağmen uygun fiyatları ve her damak zevkine uygun menüsü büyük porsiyonları ile güzel bir seçenek..
U svejka restaurant;Karlovy Vary'ye kadar gidip aç kalmak olmaz!
Kafe Brejk;Yine Karlovy Vary'de aceleniz varsa lezzetli bir sandviç alabiliriniz. Tabi kii en büyük boy:)
Evet hepsini yedim!
Hayır pişman değilim..

17 Nisan 2009 Cuma

Bohemya

Uzun süredir aklımda olan, gecikmiş bir yazı. Tabii fotoğraf makinemi yol arkadaşımda unutmamın etkisi de büyük.

"Bohemia:8 saat uyu,8 saat çalış, 8 saat sosyal hayat..”
Aklında her daim gitme fikri, kalbinde de isteği olan bir Merve yanına bir Neyir’i de katarak gitti Praha’a ve çok sevdi orayı.
4 günde neyini gördün de nasıl bu kadar sevdin diyebilirsiniz elbet. Ama çoğu şeyi çokça sevmek gibi bir problemim var benim. Yine de bu sevgi kelebeği bünyemi bir yana bırakacak olursak; hava 20 derecenin üstündeyken, güneş tepenizde parıl parıl parlarken,nehri ve kuleleri, kiliseleri, yolları,binalarıyla bir masal şehrini andıran Pragdaysanız eğer, siz de çok seversiniz benim gibi. Emin olun. Yazımı yeme içme/Gezme tozma diye bölümlere ayıracak olursak;
Kesinlikle gezin/görün dediklerim:
Prag Kalesi;yapımına 9. yüzyılda başlanmış olan kale hakkında ilgimi en çok çeken şey gece 23:00 civarında iri siyah bir köpek hayaletinin kalenin girişinde belirip, dolaştığına dair efsane! Ha o saatte kaleye gittin mi derseniz, gitmedim orası da ayrı bir konu. Elinizi kolunuzu sallayıp girdiğiniz kale avlularından birindeyse Prag cumhurbaşkanının çalışma binası mevcut. Etrafta hiçbir güvenlik önleminin olmayışı ise şaşırtıcı.
-Aziz Vitus Katedrali;Yine kalenin içinden geçip geldiğiniz 3. avluda yer alan Aziz Vitus Katedrali de şehrin görülmeye değer görkemli yapılarından. Ama halkın %40'lık bir bölümünün ateist olduğu Prag'da bu ve benzeri katedrallerin hatırı sayılır bir cemaatinin olmayışı ise büyük bir ironi.Çeklerin gururu, ünlü grafiker Alfons Mucho'nın eseri olan vitraylarında mevcut olduğu bu katedrali de ziyaret edin derim.
Astronomi Saat Kulesi; eskişehirin ve kentin göbeği kabul edilen meydanda her saat başı insanların aynı noktaya odaklanmasının yegane sebebi! Akşam ayrı, gündüz ayrı bir güzel parlayan harika bir saat o! O kadar güzel ki;yapıldığı zaman saatin mimarı olan usta daha iyisini yapamasın diye kentin ileri gelenleri tarafından kör edilerek cezalandırılmış. Ama o körde olsa almış intikamını ve daha sonra tamir edilmiş de olsa, saati geçici bir süreyle devre dışı bırakmayı başarmış.Saat kulesindeher saat başı olan 10 saniyelik mini bir gösteriyle, önce 12 havarilerin geçidi ve ardından ölümün hatırlatışı, kibirli olma uyarısı gibi mesajlar ve bir horozun çıkışıyla son buluyor. Kafanızı dikmiş bu anı yakalamaya çalışırken çantalara dikkaT! Bir de herkesin yana yakıla beklediği bu gösterinin akşam 21:00 itibariyle son bulduğunu da belirtmek isterim.
Ve tabii ki Karel Köprüsü; Üzerinde yer alan 30 heykelle, kendine has bir havası olan köprüden Vlata nehrine de baktım, köprünün hemen yanında yer alan park vari canlı müzik yapılan yerlerde güneşin batışını da seyrettim, Aziz Jan Nepomucky'nin bronz heykeline elimi sürüp, Prag'a yeniden gelmeyi de diledim.19.yy da nehri geçmenin tek yolu olan köprü, bugün sadece onu defalarca arşınlayan biz azimli turislere ve yayalara ait.
Netice de ben 4 gün gibi kısa bir sürede o müze senin bu ören yeri benim şu kiliseyi de mutlaka görelim taraftarı bir yapıya sahip olmamakla birlikte, şehri şehir yapan yerleri görmeden dönmenin de ayıp olacağı kanaatinde olduğumdan; Prag denince akla gelen yukarıda bahsettiğim yerleri mümkün olduğunca görmeye çalıştım.
Şehre karışalım, bohem olalım diye güzel bir klasik müzik konserine bile gittik çok da beğendik. Paladium alışveriş merkezinin karşısına denk gelen eski belediye binası bünyesinde jazz dan çek müziğine, klasik müzikten, operaya kadar farklı konser seçenekleri mevcut. Yine belediye binasının girişinde yer olan tarihi restaurantın gitmesem de çok methini duydum. Konser bilet fiyatları ise 40 ila 60 arasında değişmekte. Ama az çok demeyin, oraya kadar gitmişken bence bir konsere iştirak edin!.Sadece o güzel konser salonunu görmeye bile değer.
Bunun dışında Prag her yerinden sanat fışkıran potansiyeliyle klasik müze/kilise alternatiflerinin yanı sıra, sıra dışı resim, fotoğraf ,heykel vb. sergileri, çok çeşitli konserleriyle başınızı döndürebilecek bir şehir. Adım başı bahsettiğim sanatsal aktivitelerden birine rastlamak mümkün.
Ayrıca çılgın yol arkadaşımın teşviki neticesinde
saat kulesi çevresinde rastlayabileceğimiz bir balmumu + çikolata müzesine gitmişliğim de var.Biz çok eğlendik gezerken ama mutlaka görülmesi de gerekmiyor:) Gece hayatı içinse yine saat kulesinin arkasına denk gelen, Kafka’nın evinin sokağında bulunan ve KFC ‘nin karşısındaki, adını telaffuz etmek bir yana hatırlayamadığım, Havana Club’ı kesinlikle ö-ne-ri-yo-rum. İçeri girer girmez mekana eklenmiş bir üst platformda, süper kostümleriyle çılgınca dans eden çift ya da çiftleri görüp önce bir süre olduğunuz yerde kalıyorsunuz. Sonra program sunucusu tarzında ve İspanyolca konuşan tatlı bir amcanın coşturmasıyla sahneye fırlayanların da en az gösteri yapanlar kadar iyi dans ettiğini görünce şaşırıyor ve gecenin sonunda benim müptelası olduğum ritimler eşliğinde dans etmekten bitap düşüyorsunuz. Eğlenceli, alternatif, sıcak bir mekan.
Buna ek olarak güzide Ankaramızın bien ve nadası tarzında bir çok yerde gece volümler yükselirken ayakta veya oturduğunuz masada takılmak da mümkün.Dışarıdan bakınca dahi hemen fark edilen bu mekanlardan biri de yeme içme kısmında ayrıca deyineceğimiz cafe-cafe. Bahsettiğim tüm mekanların saat kulesi ve çevresinde ayrıca Yahudi mahallesi’nde yer aldığını elirtmek isterim. Tüm bunların yanı sıra yolunuz o taraflara düşerse görmeden gitmeyin diyeceğim diğer bir yerde Prag’a 140 km uzaklıktaki Karlovy Vary. IV.Karl’ın ava çıktığı esnada keşfettiği almanca Karlsbad olarak tabir edilen minik şehirde 12 adet kaplıca mevcut. Zamanında zenginlerin uğrak mekanı olan bu güzel yere şimdilerde sosyete sırtını çevirmiş olsa da bence kafa dinlemek için ideal bir yer, tabiî ki biraz yaşlanınca. Ama kaplıcalarda ki çeşmelerden porselen bardaklarda içtiğimiz gençlik iksirini de hesaba katarsak, benim yaşlanmayacağım kesin:P siz siz olun illaki bu metal/kan tadı karışık sıcak sulardan içecek kadar çatlak, ya da benim kadar çatlak ve meraklıysanız,yemek sonrasını tercih edin.
Şifalı kaplıcalarına ek olarak becheroka isimli alkollü içecekleri de oldukça meşhur Charles’ın Banyosunda. Kahveyle birlikte de tüketilen ve shut bardaklarında servis edilen bu içkinin muciti de bir ilaç üzerinde çalışırken becherokayı keşfeden bir kimyagermiş.
Ayrıca Atatürk’ün 1918 yılında geldiği şehirde, kaldığı otelin giriş kapısında adını görmek oldukça gurur verici. Nehir kenarından şehre doğru ilerken hemen solda yer alan teleferiklerle vadiye tırmanıp her şeye tepeden bakmaksa büyüleyici. Ben yüksekten deli gibi korkan bir Merve olarak Neyir tarafından zorlanıp, çığlık çığlığa çıktığım tepeye iyi ki çıkmışım dedim, o kadar yani. Yine tepeden manzaraya bakmanız için orada yer alan dürbünün hemen yanındaysa Nuri Alço yazısını görünce sakın biz yazdık sanmayın. Ama yazanı da tanıyoruz, onu da belirtmek isterim!
Bunlar dışında da yerlere gittik gördük tabii ama aklımda kalanlar mutlaka yapın dediklerim bunlar. Çok yakında yeme içme ve ıvır zıvırla tekrar buradayım..

12 Nisan 2009 Pazar

Rigi rigi ringaa!

Bu hafta Bahar ilk kez araba kullandı.
Mehmet Galatasaray Fotoğraf Yarışması’nda 3. oldu, ödül aldı, konuşma bile yaptı.
Gülsima kalemini kaybetti ama buldu.
Uzun bir aradan sonra ilk kez hep bir arada kahvaltı ettik bu hafta.
Bu hafta da kavga vardı dövüş vardı, ama güzel havalar kazandı.

Cuma new castle da maç izle, Beşiktaş’ın son on dakikada aldığı galibiyete şaşır, Hok’s a git danset, eğlen derken en güzel yerinde tam da Nil “seviyorum sevmiyorum” demeye başlamışken çık, Wok’ a git, kasış ortama bir anlam vereme, saat 1 gibi esnemeye başla, 2 ye doğru mekanı terk et, arabaları dağıl, derken acık, Utku’nun sayesinde Hassas’ın yanı diye tabir edilen Aspava ile tanış, kocaman nar ekşili salatasına, özenli cacığına bayıl, Yeliz’in “Nil isterim” ısrarları neticesinde Locus Solus yanı benzinlikten bir adet cd alınsın, dinleye dinleye Utku eve bıraksın,

Cumartesi uyan, Zehra sana güzel mi güzel bir kahvaltı hazırlasın, dükkana git, dondurma ye, kahve iç, birkaç satış, pınarın karasızlıkları neticesinde beğendiğin tüm takıları satın alışı, akşam tribecada hafif takılmaca, kebap 49 da yemek, panora da hırslı olmayan ve birbirinin kazanmasına sevinen değişik bir mutlu grupla bowling oyna, hayat o anda mı takılıp kalsa diye düşün, biraz hüzünlen, büyüdükçe küçülen hayallere, büyüdükçe büyüyen sorumluluklara bakıp, bir an burkul,

Pazar muzlu pancake ler ye, bir sürü ayakkabını at, ayakkabı dolabına hep giydiklerini yerleştir, yine de kutu kutu ayakkabılardan, dolap üstündekilerden, ordakilerden buradakilerden derken sığma problemi yaşa, odanı süpür, mutfağı süpür, salonu süpür, süpür de süpür,

Ve şimdi de an itibariyle kaleye git DERKEN yoruldun mu sen Merve Hanım yoksaaaaa?
Pazartesi olsa da bir dinlensem dediğini duyar gibiyim:)




8 Nisan 2009 Çarşamba

Praha

Neyir içerde duş alırken ve ben komik odamızda, yüksek tavanlı o alanda, o eski ikili camları sonuna kadar açmışken, odama yosun kokusu doluyorken, gökyüzü masmaviyken, çanlar hiç durmadan çalıyorken ve ben yatağın üstünde kollarımı iki yana açmış öylece dururken, başka bir insan da olabilirdim diye geçirmiştim içimden. Başka birisi olmak şimdi için hani zordu da belki, keşke orada kalsaydım da ben, dönmeseydim hemen.

6 Nisan 2009 Pazartesi

I m back..

İşte geldim burdayım. Gezme işinde ustayım.Obamayla koordineli hareket eden Prag fatihiniz döndü.
Yediğim içtiğim benim olsun gördüklerimi de anlatacağım:)
Çok yakında:P