25 Haziran 2014 Çarşamba

ben beni kendi içimde bilmem ararsam bulur muyum?

Şimdi salonda pc açık oturmuş akşam eve getirdiğim işleri tamamlamaya uğraşıyorum. kürşad'ın belgeseline kafam gitmesin diye kulaklığımı takıp açtığım klasik muzikler içimi iyiden iyiye sıkıştırınca aklıma okul zamanları da içim sıkılınca dinlediklerim geldi. yolda yürürken bestekarda kaldırımda satılan üzerinde bir şey yazmayan cd yi aldığım güne gitti aklım. eve gelip de dinleyince ne kadar sevindiğim, içinde yüzlerce şarkı olmasına akıl erdiremediğim sonra dinleye dinleye bitiremediğim o cd. nerde acaba şimdi?

yazın ankara özlenir mi? bazen özleniyor. aklım çok eskilere gidiyor. hele regl öncesindeysem içimdeki uyuz pek hüzünlü. üzerimde dev bir gecelik taş balkonu yıkarken ayaklarımın ıslanmasını bile özlüyorum. bu durumda karpuzlu, kızartmalı, tanju okanlı ve abdullah beyli akşamları özlememek mevzu bahis dahi olamaz.

o zamanlar bir de sezen aksu var. hep üzgün. hep aşık. hep onun başına gelmiş. şimdilerde beni etkilemesi çok zor ama o zaman uzanıp tutuvermiş elimi ve her şey bana onun sayesinde hatırlatıyor kendini hala.

ağlayasım var bugün. sebebim yok. bugün özlediklerim sadece insanlar değil. taş bir balkon, ayağımı yakan bir halı, sabaha karşı çalan bir telefon, mutfaktan gelen bir ses, beni öpünce boynumu kızartan bir sakal balkonda otururken başımdan aşağı dökülen bir şişe su falan.

şimdi kürşadın yeni bir taktik öğrendim diyerek doğradığı soğusun diye dolaba koyduğum karpuzu yiyeceğim. muntazam kesilmiş. leride bir gün bugünleri de özleyeceğim.uzak bir anı olacak hepsi.çok tuhaf.