yazılara devam edecek miyim?
bilmiyorum.
sıcak bir temmuz günü.
metroyla şişhane'deyiz.
sokaklar eskisi gibi mi? ben mi öyle görmek istiyorum?
metrodan çıkıp peray'a doğru yürüyoruz.
müzeye geldik.
istanbul'da deniz sefası.
çok duygusalım.
istanbul'un şimdisine ağladım biraz.
sonra film izleyeceğiz.
sonsuzluk ve bir gün.
film başladı.
"dedeme göre zaman bir çocukmuş ve sahilde iskambil oynarmış"
eleni karaindrou'dan eternity and a day çalmaya başladı.
ben de ağlamaya başladım.
filmin sonuna kadar da ağladım.
filmden çıktık.
üşümüşüz.
sıcak iyi geldi.
şişhaneye doğru yürüdük tekrar.
yürürken iki ergenlik tartışıyor. diyor ki gözü yaşlı olan "ben seni sorguluyor muyum böyle bir filmde nasıl ağlamadın diye?"
ben kocaman gözlüklerimin ardında kırmızı gözlerimle geçtim yanlarından.
divan'a çıktık.
manzara ne güzel.
sonra indik.
yedik.
kiliseye gidelim dedim.
olur dedi.
bir mum yaktım, semih abi için.
tutmadı dilek.
sabaha erken saatte haberi geldi.
konyaya gittik.
üçümüz bir uçakta en son ne zaman bir yere gittik?
ağladık, üzüldük. geri geldik.
uçakta kırmızı aya bakıyorum.
yanımdaki yanındakine soruyor.
ölümden sonra kavuşmak var mı?
30 Temmuz 2018 Pazartesi
18 Temmuz 2018 Çarşamba
day 3-19/06/2018
Day 3
Sabah kahvaltısı
leccenin en eski pastanesinde Cotognata Leccesede bütün hamur işleri çok leziz.
İçerisi bağıra çağıra konuşan İtalyanlarla dolu. Oturmadan barda kahvelerimizi
içip cornettolarımızı yedikten sonra istikamet yine istasyon. Sıradaki durak
salento bölgesinin Osmanlı izleri taşıyan otranto'su.
Eski şehre iner
inmez, doğruca Otranto katedralindeyiz. Rivayete göre 8 Temmuz 1480’de
128 parçalık Osmanlı donanmasıyla Otranto açıklarında görülen Gedik Ahmed Paşa
18 bin kişilik bir kuvvetle İtalya çizmesinin tam topuğunda yer alan şehri
kuşatmış. İki hafta kadar dayanan şehir nihayet 11 Ağustos’ta ele geçirilince, Paşa daha önce fethettiği hiçbir yerde yapmadığı kadar şiddet
uygulayarak, 800 kişiyi din değiştirmeleri için zorlamış. Rivayete göre
aralarından bir terzi teklifi reddedince
Türkler de 800 kişiyi kılıçtan geçirmiş. Hatta ilk öldürülen terzi başsız
bedeniyle infazın sonuna kadar ayakta kalmış, yıkılmamış. Bunu gören Türk askerlerinden biri de dayanamayarak
Hıristiyan olmuş ama hemen çarmıha gerilmiş.
Bu
hikaye kilisenin duvarlarında ayrıntıları ile resmedilmiş, kilisenin iç
kısmında da o tarihte öldürülenlerin kafatasları mevcut ve oldukça ürkütücü.
Kilisede gezerken, yanımızda bir İtalyan yaklaşıyor, hikayeyi biliyor musunuz diyor, kürşad
da evet üzücü bir hikaye diyor, İtalyan adam istanbul’dan geldiğimizi duyunca resmen dehşete kapılıyor.
Sonrasında
Kürşad bu vahşeti araştırmak için kendini adıyor ve yabancı bir çok kaynaktan
konuyu araştırıp, öldürülenlerin 2013 yılında vatikan tarafından aziz ilan
edildiklerini öğreniyor, İlber hocamız da araştırmalarımızı destekler şekilde
görüş beyan etmiş. Şöyleki; Papalık Ortodoks inancına sahip olan bölgede halkı Katolikleştirmek
için çaba sarf ediyor ancak bir türlü tam başarı sağlayamıyormuş, Vatikan’ın gönderdiği piskoposlar bölgede
kabul görmemiş. Çok sayıda isyan çıkmış. Otranto
seferi ise 1479’da imzalanan Osmanlı-Venedik barış antlaşmasının hemen
ardından, Papalığın düşmanı Floransa hâkimi ünlü Lorenzo de Medici’nin teşviki
ile gerçekleşmiş. Dolayısıyla Osmanlı’nın Otranto’da bahsedildiği gibi aşırı
şiddet uygulamasının akılcı bir nedeni olmamakla birlikte öyle gözükmesinin
Papalık açısından faydası olduğu kesin. Çünkü ortada her dönemde olduğu gibi
bir ‘din siyaseti’ varmış.
Konuyu tüm boyutlarıyla araştırıp,
görevimiz sona erince sahile iniyoruz, iki şemsiye bir şezlong kiralayıp, bu
sefer de Ortanto'da denize giriyoruz. Kaleden sahile inerken daracık sokaklardan geçiyoruz.
Deniz aşırı temiz olmamakla birlikte
keyfili vakit geçirmemize yetiyor.
Dönerken yol üstünde tesadüfen
rastladığımız bir yerden sandviç ve cips alarak otobüsle tekrar Lecce'ye
dönüyoruz.
Akşam evimize varıp, giyinip
süsleniyoruz.
Üzerimde kırmızı bir etek var ve Kürşad sürekli herkesin bana baktığını söyleyip,Lecce’nin İspanyolu geldi
diye benimle dalga geçiyor. Bu akşam dün gelemediğimiz Torre de Merlino’dayız. Kürşad 4 peynirli harika bir pizza yerken benim
tercihim makarna.
Yemeğin üstüne ise
tekrar Alvinodayız ve lecceselerimizi içiyoruz.
Roma anfi
tiyatrosunun duvarlarına oturup gelene geçene bakıyoruz. İçimden bir ses
lecceyi özleyeceksin diyor.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)