31 Aralık 2010 Cuma

bizim evde yılbaşı.

Ağacımızın adı "derya baykal ağacı" . Zira fazlasıyla renkli.

IMG_8671

Bu çikolatalar gerçekten lezzetli, hem de ağaca süs olarak asabiliyorsunuz.

chocolate!

Heeer sene yeni süsler alırız.

chocolate!


Bu melekler tabii ki; annem , bahar ve ben:)
angels
çok süsümüz olduğunu söyleyebiliriz..

IMG_8593

mutlu olun.sağlıklı olun.

Fotolar e by Bahar.

Ne sandınız??

Top 10.

2010 TOP 10 GEZDİKLERİM-GÖRDÜKLERİM
(10 Yerden 9’unu ilk defa gördüm, 2011 ‘den de umutluyum)

1-)İstanbul
2-)Roma
3-)Firenze
4-)Bodrum-gümüşlük
5-)Adrasan
6-)Çıralı
7-)Pisa
8-)Olimpos
9-)Kırşehir
10-)Düzce

2010 TOP 10 FİLMLERİM

1-)Soul Kitchen
2-)İdentity
3-)Başka dilde aşk
4-)Nine
5-)İki Dil Bir Bavul
6-)My Lovely Bones
7-)Av Mevsimi
8-)Little Miss Sunshine
9-)An Education
10-)Sherlock Holmes

2010 TOP 10 KİTAPLARIM

1-)Sahilde Kafka- Haruki Murakami
2-)Çavdar Tarlasındaki Çocuklar-Salinger
3-)Muhteşem Gatsby-Fitzgerald
4-)İmkansızın Şarkısı-Haruki Murakami
5-)Bab-ı Esrar-Ahmet Ümit
6-)Sırça Fanus-Plath
7-)Sınırın Güneyinde Güneşin Batısında-Haruki Murakami
8-)Tersi ve Yüzü-Camus
9-)İş İşten Geçti-Sartre
10-)Birbirimize Söylemediğimiz Onca Şey-Levy

30 Aralık 2010 Perşembe

bir mektup.

Sana yazıyorum bu mektubu.

Bir veda diyebilirsin, belki de bir teşekkür, ya da senin ve benim muhasebem. Orası sana kalmış.
Başlarken çok umutluydum ben. Çok hevesli, heyecanlı.. Her başlangıç öyle değil midir zaten? Hep bir şeylere başlarken, geçmişi unutmaya ya da temize çekmeye çalışmıyor muyuz?

Daha önce yaptığım hataları yapmamaya, yapamadıklarımı, ertelediklerimi seninle yaşamaya ama ne olursa olsun senine çok mutlu olmaya, seni hep hatırlamaya kararlıydım. Sana ve bana dair mavi bir molesikinim bile vardı, içine beklentilerimi, istediklerimi yazdığım.Nedense diğerlerine nispeten senden daha çok şey umdum.

O hayalleri kurarak senin omuzlarına ağır yükler bindirdiysem özür dilerim, ama sadece istedim. Sen bazılarını yaşamamı sağladın, yardım ettin, bazılarını sanırım duyamadın, görmedin, ya da görmezden geldin. Yine de listeden epeyce eksilen oldu, teşekkür ederim.

Ben çok mutlu oldum seninle, bol bol denize girdim, yeni yerler gördüm, çok lezzetli yemekler yedim, harika şarkılar dinledim, belki hiç okumadığım kadar okudum, sana ve bana dair o deftere, kitapların, filmlerin notlarını düştüm, yeni şehirlerimizi yazdım, anlattım, tiyatroya, operaya bile gittim, güzel rüyalar gördüm, kahkahalarla güldüm, harika hediyeler aldım senden.
Yüksek lisansa da başladım. Listenin ilk sırasındaydı. Oldu.

Ve daha bir sürü şey. Seninleyken tüm sevdiklerimde benimleydi, sağlıklı ve mutluyduk.. Kötü şeyler de olmadı değil ama bir veda konuşmasında sen de bilirsin ki sadece güzel şeyler söylenir..

Ve ayrılıklarda da sadece güzel şeyler hatırlanır..

Seni özlemeyeceğim çünkü sen giderken arkanda bana yeni bir moleskine, yazılacak notlar ve yeni hayaller bırakıyorsun.

Bu da senin ve benim muhasebem, benim sana vedam, teşekkürüm olsun! Görüşemeyiz ama hoşça kal 2010..

29 Aralık 2010 Çarşamba

küçük el.

Yaş 5-6. Anaokuluna başlamışım. Hem de Mehmet ile birlikte. Hoş Mehmet hiç gelmiyormuş, o ayrı konu. Öğlenciymişim. Bahar varmış. Beni okuldan almak bazen zormuş. Böyle minik bir servis varmış benim gibi, rengi turuncu, ben eve onla dönermişim. O zamanlar servislerde, inmene binmene yardım eden ablalar da yokmuş. Bir gün şoför amca beni indirirken , parmağım o turuncu vosvosun sürgülü kapısına sıkışmış. Ellerim küçükmüş. Tırnağım mosmor olmuş. Sonra düşmüş o tırnak. Annem bir daha beni hiç servise bindirmemiş, hep biri gelip almış beni okuldan. Şimdi baş parmağım, masamla sandalyemin arasına nasıl olduğunu anlayamadığım bir şekilde sıkışıp , canım acıyınca aklıma bunlar gelmiş, içimdense minik merveye sarılmak. merve bugün bir duygusalmış, neye üzüldüğünü bile bilmeden, bir şeye üzgünmüş, allah hayırlara getirsinmiş. ben vosvosları hiç sevmem.

28 Aralık 2010 Salı

günler tepelerden aşağı koşan vahşi atlar misali..

2010'un son salısı. Salı dediğin sallanmalı ki, belki ben de ondan ötürü sallana sallana gelmişimdir işe. Hasta olmamaya çalışa çalışa. 2010 hayallerinin hepsi tamam değil, ama yazmak işe yarıyor.
Mesela Bahar Hanımla spor yapmak amacıyla adım attık. Yılın son haftası da olsa, mahalle arasında olsa da:))Tabii Baharla orada görevli hanımefendinin konuşmasından bahsetmeden olmaz.Bahar:Etkisini ne zaman görürüz acaba?Kadın:Ne etkisi?O esnada Bahar içinden:Kelebek etkisi!Bahar dışından:Yani ne zaman zayıflarız falan?Kadın:E siz zayıfsınız zaten.Bahar:Egöbeğimiz var ama.Kadın: Göbek Allahın emri!Bahar içinden:Şok Şok Şok.Bahar eve giderken: Merve kadın da bi tombikti, kelin merhemi olsa...
Hedeflerim arasında 2010'da örgü örmeyi öğrenmek de vardı.

Lütfen gülmeyin, evet ben örgü örmeyi bilmiyorum ve lütfen yine gülmeyin; evet ben de hepiniz gibi yeni bir dil öğrenmek, başka bir ülke görmek gibi amaçlara da sahibim ama teoride ufak çaplı gibi görünen fakat pratikte beni yeni bir dil öğrenmek kadar zorlayan, herkesin yapabildiği ama benim yapamadığım ulvi gayelerim de var.Örgü örmek de bunlardan biridir.
Dünyanın en sabırlı annesi, bana bunu öğretememiş, her şeyi örebilen Babannem, sen çok akıllı bir kızsın aman bunu da bilmeyiver diyerek bana örgü öğretmekten vazgeçmiştir.Ama sonunda Yargıtay dönüşü uğradığım Erdoğan Düğme'den , sırf diğerlerinden farklı bir renk diye aldığım, kolum kadar kalın şişlerle önce ofis ortamında alay konusu olsam da, Aynur Hanım'ın öğretme azmi neticesinde ben artık ÖREBİLİYORUM!Tamam fotoğraftaki kadar klas görünmüyorum örgü örerken, hatta bir şeyi deşiyormuşum gibi bir havam da yok değil ama olsunnn!Örebiliyorummmm:))

Şimdi masamda Kürşad'ın aldığı moleskineler.. Yazmak lazım, daha çok yazmak..

18 Aralık 2010 Cumartesi

fly.


Bu kadar yükseğe uçma bence dedi, kanatlarını da bu kadar hızlı hızlı çarpma.
Gaganla didikleme şu kafamı.
İyi de insan kuş olunca nasıl uçmazdı, nasıl çırpılmazdı kanatlar..
Sonunda yokmuş gibi görünen bir cama çarpmak da olsa, ya da bir kırıntının peşindeyken hızını alamamak..
Kuşsan hakkını vermek lazım diye düşündü.

17 Aralık 2010 Cuma

bir bahar var benim hayatımda.


Bir Bahar var benim hayatımda..

"Mervee , buldum gelinliğimi sana gönderiyorum" diye bana mesaj atan!

Çok beğendiysen birini de sana verebilirim diyen!


"Yok ben istemem, siyahını yaptırır, senin düğününe giyerim" dediğimde,

bana,"yasta mısın" diye soran,

"Yok sadece şişmanım" dediğim bir Baharım var.

15 Aralık 2010 Çarşamba

İstanbul güzeldi, İstanbul hep güzel, İstanbul bir gün bile olsa..



Hep bir hareket, hep bir canlılık, belki de benim şehrimde bu kadar kalabalık olmadığımızdan mı? Sahi benim şehrim demişken, burası mı benim şehrim?
Ama istanbul’da kitap da aldık, Kadıköy çarşıdan geçerken çalan müzik kulağımıza takıldı, cdsini de bahara aldık, ona beyaz fırından un kurabiyesi aldık..
Hava çok soğuktu sanki, ama iskelenin orada oturmuş, akşam istanbulu’na karşı çay içerken hiç üşümedik, e vapurda da üşümedik, İstanbul soğuk ama üşümeye vakit yok..
Hani sırf biraz daha orda kalayım diye, eve geç gelmişsem de, siyah yerine bugün aceleden lacivert çorap giymişsem de olabilir bunlar, olmalı.
İstanbul çünkü , biraz ondan ve biraz bundan, sevdiğim her yer gibi.

13 Aralık 2010 Pazartesi

bizi izlemeye devam edin..


Mutfakta2Kişi'nin artık facebookta bir sayfası var.

Bizi beğenin, sevin.

10 Aralık 2010 Cuma

haftasonu yaşamak için hafta içi çalış?

Dün, ders çıkışı her olmaz bir anda oldu, özlemin 4 kişilik arabasının, arka koltukları kar lastikleriyle doluydu, Nihan ve beni ders çıkışı şehre kadar indirme nezaketini gösteren İrem Hanım derse gelmemişti, yağmur yağıyordu, her gün çantamda duran şemsiyem yoktu, babet giymiştim ( bunu olmaz olarak değerlendirmek saçma aslında), durakta ne dolmuş ne de otobüs vardı.. diye bu liste uzaar gider.. ve biz 3 kişi, 4 lastik, bir mini cooper bilmecesiydik, komikti..
Yine de hayat, olmazlarla tatsız tesadüfleri bir araya getirse de, akşam evin bahçesinden girdiğimde beni karşılayan bir yeni dünya ağacımız var, Aralık ayında şaşkın şaşkın açan. Şu internette kokuları iletebilme şansım olsa, ilk onu yüklerdim sanırım, ne demek istediğimi anlardınız siz de..
Uzun uzun çalan telefonlarımda karşıdaki ses ya hukuksal bir konu danışıyor bana ya da yemek tarifi istiyor, hayatım çok mu uçlarda? Adliye asansöründe ben sesimi sonuna kadar kısmış, mırmır kurabiye tarifi verirken, karşımdaki avukatın bana bakışı görülmeye değerdi.. Yok ama ben anlatmayı seviyorum, arayın siz ben her ortamda bildiğim yemeğin tarifini veririm:)
Ki şu yazıyı yazarken bile bir Didem'e tavuk tarifi ve bir Efeye takip önerisi başarıyla verilmiştir:)
Ve beklenen haftasonu da geliyor mu ne? Kar yağışlı deniyor.. Sevinenler?
Üzgünüm ama ben sizden değilim, küresel ısınmanın en güzel yanı şu güzel Aralık ayıydı farkında değil misiniz?
Ben ince giyinirim, ben kendimi korumam ve üşürüm..
Mutluyum, geçmesin, salı günü İstanbul'a kavuşuyorum... bir güncük de olsa..
Sadece pinhani dinlemekten sıkılmıyorum.. İlginç..
Bahar beni sabah pembe bornozumla, cemyılmazın haydesi eşliğinde, horon teperken görmüş , sabah giydiğim kıyafeti "october fest de bira satan kadınlara benzedim" diye nitelendirdiğimi duymuş ve beni bunları ele güne anlatmakla tehdit etmiş olabilir ama ondan korkmuyorum. Ben kendimle dalga geçebilirim, siz geçmeyin.
Saçma sapan yazı burada bitti.

9 Aralık 2010 Perşembe

Kalp.

Stajyerimiz bize bir kutu kurabiye getirmiş, hepsi çiçek şeklinde... Kurabiyeler yendi yendi, neredeyse sonuna gelindi ve benim kutuya elimi atmamla karşıma bu minik kalp çıktı.
Nedense ellerimde fotoğrafta olduğundan biçimsiz çıktı..
İdare ediN:)

8 Aralık 2010 Çarşamba

dear santa, this year i'd like...

İki alışveriş delisi bir alışveriş merkezinde gezmektedirler.
Delilerden biri bir ayakkabı beğenir, öteki “aaaaa bunu ben sana almak istiyorum, yılbaşı hediyem olarak” der, öbürü “yılbaşına daha çok var, yaa yoo” der, almazlar..

Delilerden biraz önce ayakkabı hediye almaya niyetleneni, bir pantolon beğenmiştir, öbürü der ki "gel alalım onu", ama bu sefer de o “yoo yoo” der, “yılbaşına daha çook var”..

Bir an oturur yılbaşına kaç gün kaldığını hesaplarlar..
Sonra delillerden en deli olanı “ ya ama baksana christmas is everywhereee” bile der..

Yine bir ara, yılbaşı hediyelerimizi bugün alalım, ama o gün de ufak bir şey alalım derler de derler..

E deliler..

Neyse netice de bir şey almadan gezilerini tamamlarlar..

Allah bu ikisinin yardımcısı olsun..

7 Aralık 2010 Salı

win/win

5 yılı geçmiş. Ben bu binayı 5 yılda kaç kez arşınlamışım?
Bazen durduğumdan daha dik durmaya çalışmışım, bazen gözlerim dolmuş, japon animeleri gibi titrek tirek bakarken, başımı yukarı kaldırmışım, biraz geri atmışım, pıt pıt düşmesin diye yaşlar. Üzülmüşüm, sonraları görmezden gelmek istemişim. Görmüşüm de delete tuşuna basmışım hızlıca. Bazen görüntüler çöp kutusunda kalmış, bazen shift+delete yapmışım, belki de format atmışım.
Bazen hiç tanımadığım insanlarla gülmüşüm. Haline, halimize gülmüşüm.
Sevinmişim, sevinçten havalara uçup, üzerime bir mont bile almadan buz gibi soğuğa çıkmışım, sonra bazen de yıkılmışım, koridordaki oturulacak yere cidden yığılıp kalmışım.
Defterlerimi bırakmışım oralarda, bulmuşlar, beni aramışlar.Çocukları sevmişim, yaşlıların koluna girmişim. Asansörle 4. kattan boşluğa düşmüşüm. Defalarca kalmışım asansörde, bir kere ben içerdeyken silahlar bile patlamış, korkmuşum. Bir kere yaşlı bir amcanın başı yarılmış, benim üstüm kan olmuş. Bomba ihbarı olmuş, içeride kalmışım, biber gazı sıkmışlar alerjim tavan yapmış.
Arkadaşlarımı görmüşüm, öğretmenlerimi, boşanma davasında karşılaşmışım biriyle, gözlerini kaçırmış..
Fareler görmüşüm, kelepçeler, silahlar, askerler..
5 yıl olmuş, büyümüş müyüm?

5 Aralık 2010 Pazar

yarın ankara'da en yüksek hava sıcaklığı 8 derece/çok bulutlu

Ne yazayım ki şimdi?
Günlerdir ve de günlerdir italya maceramı anlatamadım, fotoğraf ekleyemedim, evdeki bir bilgisayar foto eklerken takılıyor, diğerinden internet çekmiyor, facebooktan eklesem bit kadar oluyor desem başınız şişer..
Saçlarımı azıcık kestirdim desem bir işinize yaramaz..
Dün gece Bahar'la öylesine tv seyrederken, bir yarışma programına denk geldik, (ki Bahrar 40 dakika bu bir dizinin içinde bir bölümdür, bak sunucu kılıklı adam da oyuncu zaten, bu insanlar gerçek değil diyip durdu), o esnada tipini anlatmakta güçlük çekeceğim, edebiyat fakültesi mezunu olduğunu söyleyen ve yine edebiyat alanında master yaptığını ve hedefinin de yine ve yine bu alanda doktora yapmak olduğunu beyan eden bir yarışmacı ablamız, ki kafasında tüylü tuhaf da bir tacı vardı, koltuk sevdası isimli yarışmada, kendisine yöneltilen "büyük anne senin ağzın neden bu kadar büyük" repliği hangi masalda geçer sorusuna KURT TEYZE diyerek bizi bizden aldı desek, bilmem o andaki hislerimizi anlar mısınız?
Ya da ben en iyisi size av mevsimine gittim, 5'de girdim, 8'de çıktım, biraz uzun geldi, ama hiç sıkılmadım, çok beğendim dersem, belki gider siz de izlersiniz..
Havalar soğuyacak arkadaşlar, allah yardımcımız olsun..