16 Kasım 2018 Cuma

ervah-ı ezelden

nurcanın sarı pırasa saçları, burnunda çilleri var. yüzünde kocaman bir gülümseme. hep gülen bir yüzü var. sanki o gülümsemenin ardında üzüldüğü şeyler var. ama geçer be nurcan. geçmez mi?
nurcanın tertemiz kalbi var. sen nereden biliyorsun? hissedersin. avukat nurcan, ama seramik yapar. buluşalım deriz buluşamayız. bir akşam acıklı şarkılar açmışız. hani fazla aşk acınız var mı dedirten cinsten. hani soğuk bir tepeye çıkıp, yere çömelip, üşüyerek, üşüdüğünün farkına varamayacak halde olmayı istemek. derken haber geldi. nurcan gitmiş. al sana acı. al sana göz yaşı.

sonra bu çaldı;

Dünyayı sevenler veli değildir,canım değildir 
canı terkedenler deli değildir 
insanoğlu gamdan hali değildir 
her birini bir efkara yazmışlar 

13 Kasım 2018 Salı

paralel evren

paralel bir evrende benimle olduğunu bilsen, ama bu dünyada ben seni tanımasam, hatırlamasam, peşime düşer miydin, beni arayıp bulur muydun dedi. o spordayken bunu düşünmüş, peşime düşermiş, ama korkmayayım diye bunu hemen bana söylemezmiş. fakat beni tanıdığı için, benim sevdiğim şeyler yaparmış. beni sushi yemeye götürür, kitapları, resimleri, müzikleri sevdiğimi bildiğinden o konularda sevdiklerimden bahsedermiş. ben de dermişim ki kürşad bey beni ne kadar iyi tanıyor:)

yemeğe gittiğim, çok da tanımadığım adama bey diyorum diye epeyce güldüm.
ama bu tatlı bir konuşmaydı.
unutmak istemedim.