3 Mayıs 2010 Pazartesi

kaybolan yıllar..

Cuma
*Ted'e veda gecesine katıldık.
*Utku sayesinde yemeklere ve içkilere yakın yerimizle, bütün gecenin nimetlerinden faydalandık. Sona kalanlar dona kaldı, en çok da aç kaldı.
*Oradan geçip gideli 10 yıl olduğuna inanmak güç.
*Facebook sağolsun, kimse kimseyi gördüğünde " aaa napıyorsun, ne kadar değişmişsin" naraları atmıyor.Yine de herkes istisnasız uzun süredir görmediklerine ilk iş evlendin mi diye soruyor.Bazıları yine fazlasıyla yapmacık. Bazıları son şanslar turuna çıkmış ve bazılarıyla içten bir kucaklaşma sonrası hiç zaman geçmemiş gibi hissetmek harika.
*Bütün gece "kızlar da olsaydııı" deyip durdum içimden.
*Didemle bir sürü tipe bakıp, ay bundan kim hoşlanırdıı acabaa diye kafa yorduk, çoğununun takma adları sağolsun gerçek isimlerini bile hatırlayamadık.
*Turuncu dolaplarımız duruyordu hala. Merve-Neyir 2000 yazanı bulamadım ama Mehmet kendi dolabını buldu, kapağını söküp eve getirdi, yanında revir yazısı ve sınıf levhasıyla da birlikte tabii. Benim aklıma her akşam dolabımın kapağını söküp, kitlememe engel olan deli arkadaşlarım geldi.
*Bazı sınıflaRda sıralar duruyor hala. Ama neden bilmem orası da bana çok küçük geldi.Sıralar da öyle ama en çok da konferans salonu ve sahne. Halbu ki neredeyse ilkokuldan beri aynı boydayım ben. Şişmanladık diye mi acaba? Her yer bir ufacık geldi gözüme. Oysa boşken daha büyük gelmesi gerekmez miydi? Herşey bizle doluyken güzelmiş.
*Bu kadar duygulanacağım gerçekten aklıma gelmezdi. En haylazlarımızı bile bir hüzün kapladı.
*Gecenin sonunda okulu yıkmalarının ne kadar içime oturduğunu anladım. Keşke bir protesto gösterisi yapsaydık, ne salağız dedim.
Cumartesi
*Takriben 13 saat Cepa'da kurulu standımızda çalışarak kafayı üşüttüm.
*İpek yolun karşısında çalıştığımız için, oradaki kızlarla samimiyeti ilerletip, hiçbir yerde bulamadığım pembe çantaya kavuşmayı başardım.
*En güzel Yargıcı'nın Cepa'daki olduğuna karar verdim.
*Herkesin ya hamile ya da çocuklu olduğunu gözlemledim.Bir de insanların aşırı bir mutsuzluk girdabında olduklarını. Sanki hepsi hipnoz olmuş gibi, yüzlerinde bezgin bir ifadeyle, kurulmuş pilli bebekler misali alışveriş merkezine salınmışlar hissine kapıldım. Bu aşırı depresyondaki tipler genelde kucaklarında yavrusunu taşıyanlardı. Üzüldüm.
*Erkek arkadaşını alışverişe sürükleyen ve onları saatlerce ayakta dikerek eziyet eden kızlardan korktum.
*Bir alışveriş merkezinde çalışmanın dünyanın en zor ve en kötü işlerinden biri olduğuna karar verdim.
*Özellikle erkek çocukların sattığımız saatlerin yelkovan ve akrebine mutlaka bir kez dürtmek suretiyle dokunmadan geçemediklerini farkettim.
*Bir daha uzun süre Cepa'ya gitmemeye karar verdim.
Pazar
Uyudum, uyudum, uyudum.

2 yorum:

Ful yaprakları dedi ki...

uyku en güzel olan sanırım :)

cometa dedi ki...

en güzeliiiiiiii:)