Üniversiteyi bitirdikten sonra en
büyük hayalim yurt dışında bir master programına gitmekti. Olmadı. Avukatlık
stajımın bittiği gün işe başladım. 6 yıldır aynı yerde çalışıyorum. Yıllar
geçti bir dolu seminere, mesleğimle alakalı alakasız kursa gittim, eğitimlere
katıldım. Ama nedense yurt dışı hayalime bir türlü geri dönüp bakamadım, bu
süre içerisinde de Türkiye’de bir yüksek lisans programına katılmaya hiç niyet
etmedim.
Çünkü yüksek lisans sadece Avrupa’yı karış karış gezeceksen, arnavut kaldırımlı
sokaklarda yürüyeceksen, bir bisiklet edinecek, ülkene/şehrine gelmeyen
grupların konserlerine elini kolunu sallaya sallaya gidebileceksen ve ülke
temalı partilerde kısır ya da mercimek köftesi yapıp fotoğraflarını facebooka ekleyeceksen katlanılabilecek bir şeydi. (Ve ben her zaman ders çalışmaktan
sürekli şikayet eden, gökyüzü hep gri olan ülkelerde yaşayan, tezini bir türlü
bitiremeyen Türk yüksek lisans/doktora öğrenci bloglarının müptelası oldum. Bir
nevi onlarla içimdeki hasreti dindirdim.)
Yüksel lisansa kalkış(a)mamamın
diğer bir nedeni de ders çalışmaktan sonsuz kere soğumuş olmamdı. Çünkü hukuk
sadece okumaktı, kitaplardı ve notlardı. İşin kötüsü, bu durumdan okul bitince
de kurtulamayan bir hukukçu, nasıl kendini elleriyle gider de bir master
programına yazdırırdı? Tabii bir yandan
da çalışma hayatına uyarlayamayacağım bir teori kabusuna dahil olmak da
istemiyordum.O da ayrı bir konu!
Derken yıllar geçti, bahanelerim
benimleydi ama hedef defterimin bir köşesine "yüksek lisansa başlayacağım" yazdım. Ve bir gün, ani bir kararla, tezsiz bir master programına dahil oldum, konuyu sevdim,
önce özel öğrenci olarak kendimi denedim ve sonra da asıl öğrenciliğe terfi
ettim.
Haftaya okullar açılıyor ve son
dönemim. Ben yaklaşık iki senedir okula; her akşam Eskişehir yolundaki onca
trafiğe, buz gibi soğuğa, arabam olmamasına , arada işi bırakmakta zorlanmama,
hafta sonları ders çalışmak zorunda olmama rağmen, “of akşam ders var” diyerek
değil, severek gittim.
Üniversite zamanı okula gittiğim gibi “bitmek zorunda”
diyerek değil, sadece kendim için gittim. Kendi alanımda çalışan/çalışmayan bir
sürü insanla tanıştım, arkadaş oldum, onlardan/derslerden yeni bir dolu şey
öğrendim. Bu yazıyı da kendim için
yazdım. Fazlaca bir ineğin masalına benzedi. Yine de kendime not:bazen bazı şeyler düşündüğüm gibi çıkmıyor, sabit fikirli
olmamakta fayda var Merveciğim. Öptüm canım.