26 Eylül 2012 Çarşamba

kendim için.


Üniversiteyi bitirdikten sonra en büyük hayalim yurt dışında bir master programına gitmekti. Olmadı. Avukatlık stajımın bittiği gün işe başladım. 6 yıldır aynı yerde çalışıyorum. Yıllar geçti bir dolu seminere, mesleğimle alakalı alakasız kursa gittim, eğitimlere katıldım. Ama nedense yurt dışı hayalime bir türlü geri dönüp bakamadım, bu süre içerisinde de Türkiye’de bir yüksek lisans programına katılmaya hiç niyet etmedim.

Çünkü yüksek lisans sadece  Avrupa’yı karış karış gezeceksen, arnavut kaldırımlı sokaklarda yürüyeceksen, bir bisiklet edinecek, ülkene/şehrine gelmeyen grupların konserlerine elini kolunu sallaya sallaya gidebileceksen ve ülke temalı partilerde kısır ya da mercimek köftesi yapıp fotoğraflarını facebooka ekleyeceksen katlanılabilecek bir şeydi. (Ve ben her zaman ders çalışmaktan sürekli şikayet eden, gökyüzü hep gri olan ülkelerde yaşayan, tezini bir türlü bitiremeyen Türk yüksek lisans/doktora öğrenci bloglarının müptelası oldum. Bir nevi onlarla içimdeki hasreti dindirdim.)

Yüksel lisansa kalkış(a)mamamın diğer bir nedeni de ders çalışmaktan sonsuz kere soğumuş olmamdı. Çünkü hukuk sadece okumaktı, kitaplardı ve notlardı. İşin kötüsü, bu durumdan okul bitince de kurtulamayan bir hukukçu, nasıl kendini elleriyle gider de bir master programına yazdırırdı?  Tabii bir yandan da çalışma hayatına uyarlayamayacağım bir teori kabusuna dahil olmak da istemiyordum.O da ayrı bir konu!

Derken yıllar geçti, bahanelerim benimleydi ama hedef defterimin bir köşesine "yüksek lisansa başlayacağım" yazdım. Ve bir gün, ani bir kararla, tezsiz bir master programına dahil oldum, konuyu sevdim, önce özel öğrenci olarak kendimi denedim ve sonra da asıl öğrenciliğe terfi ettim.

Haftaya okullar açılıyor ve son dönemim. Ben yaklaşık iki senedir okula; her akşam Eskişehir yolundaki onca trafiğe, buz gibi soğuğa, arabam olmamasına , arada işi bırakmakta zorlanmama, hafta sonları ders çalışmak zorunda olmama rağmen, “of akşam ders var” diyerek değil, severek gittim. 

Üniversite zamanı okula gittiğim gibi “bitmek zorunda” diyerek değil, sadece kendim için gittim. Kendi alanımda çalışan/çalışmayan bir sürü insanla tanıştım, arkadaş oldum, onlardan/derslerden yeni bir dolu şey öğrendim.  Bu yazıyı da kendim için yazdım. Fazlaca bir ineğin masalına benzedi. Yine de kendime not:bazen bazı şeyler düşündüğüm gibi çıkmıyor, sabit fikirli olmamakta fayda var Merveciğim. Öptüm canım.  


8 yorum:

Hera dedi ki...

çok güzel özetlemişsin, kendimi gördüm.
bu sene başladım tezsiz bir programa ve sadece 2 hafta oldu...
ama resmen akşam ders var mutluluğunu yaşıyorum.

Elif dedi ki...

haftaya ben de son yılıma merhaba diyeceğim, son sınıftaki öğrencinin ne yapcam ben şimdi ruh haline yavaş yavaş bürünmüşken bu yazı da iyi hissettirdi beni :)

earwen dedi ki...

seni kutlarım merve.

birco dedi ki...

ALES'e başvurma arifesindeyim, motivasyon için teşekkürler :) Ayrıca azmini tebrik ederim...

Adsız dedi ki...

peki o giri gökyüzülü yerlerde okuyanların blog adresilerini istesem, belki ben de hevesimi dindiririm azıcık :(
betsy

cometa dedi ki...

hera çook başarılar dilerim:)

greta okumak güzel ya:)

dido mucj

birco teşekkür ederim ve de başarılar:)

sevgili adsız hemen aklıma gelenler arasında iki nehir, şimdi türkiye'de olan jim mus, simiole daha da var bir dolu ama hatırladıklarım bunlar:)

Gizem dedi ki...

Merhaba, ben de bu sene tezliye basladım. Lisans hayatımdan cok cok daha zor oldugunu ilk zamanlardan beri anladım, kesinlikle öylesine yapılacak bir sey degıl..

cometa dedi ki...

gizem başarılar diliyorummm