6 Ağustos 2012 Pazartesi

olaylar olaylar

Bu ara yazamıyorum. Hani eskiden çok yazıyordum da sanki. Neyse bu giriş kısmı hep aynı serzenişler. Onları geçecek olursak, unutmayayım istiyorum. Çünkü benim altın kızlarımdan ikisi daha anne oldu. Neyir ve Candan.

 Neyir'in Zeynebinin  doğumu 19 temmuz . Anne baba fenerli. Ben Ankara'dayım, Neyir İstanbul'da. Aklım orada, kalbim orada. O kadar aksilikler oldu ki, ben duruşmalara gidemedim, o Ankara'ya geldi, başka yerlerdeydim ve onu hamile göremedim. Bir anda, "gitmem gerek" dedim. Eve gittim. Biletlerimi aldım. Sabah kalktım.

Pilotumuz  ne kadar da neşeli. Aman da şuralar adalar, buralar da karadeniz diye diye İstanbuldayım. Hava çok güzel. Hello istanbul. Hastane neredeydi, tam emin olamadım ve sürprizi bozma pahasına, Neyir'in kocasından teyit aldım ve kısa bir süre sonra hastane odasının kapısındayım. Tık tık. Ben geldiim. O anda , Neyir'in geldiğimi bildiğinden o kadar eminim ki. Ama o şok. Ben şok. Neyir ve karnıı! Neyir emin misin bu karın pek küçük. Ya büyümemişse, istersen bugün doğurma. Süsler, püsler, anneler teyzeler ve Neyir gider. İşte Didemle de yaşadığım o şey, göz dolması, boğaz kuruması, hüngür hüngür ağlama isteği ve heyecanlı bekleyiş, sonra birden bebek çıkar. Telefonlar, herkese her şey  iyi, yolunda mesajları. Zeynep çok minik. Neyir çıkar, Neyir iyi, neşeli.

Ben nedense arkadaşlarım anne olur olmaz başka birisi de olacaklar sandım. Lohusa fobim vardı benim, "bebeğimin yanında nefes alma, şimdi yok ol" diyecek cadılara dönecekler sandım. Ama didem öyle olmadı, allaha şükür neyir de delirmemiş. Ama  "bebeği bir tut bana ver" dedi, "Neyir ben o kadar minikken tutamam" dedim, sonra Neyir bir daha "hadiiiiiiiiiiiiiiiii" dedi, tuttum verdim. Böylece Efe'nin "tutmazsan yere bırakırım" demesiyle, kucakladığım Ege'den sonra, bir kaç saatlik bebek de tuttum, bir daha ki sefere bebeği ben çıkartırım diye düşünüyorum. 

Sonraaa sıra geldi normal doğumu için gün sayan Candan'a.
 Günlerden cumartesi. Ben sokaklardayım. Bahar evde doğum günü pastamı yapıyor. O anda telefon çalıyor, "Merve beni doğuma alıyorlar". Ben bu durumda Melih arar zannediyordum. Ama Candan da sakin.

 Bahar fotoğraf çekecek, hastane de buluşuyoruz. Ani bir kararla, normal olacak doğum, sezaryene dönüşüyor. Melih evden eşyaları almaya gidiyor, Candan bir odada bekliyor.Doğuma hazırlıyorlar, yüzünde hafif bir endişe doğuma doğru gidiyor.

 Ben evden çıkarken üzerimde çiçekli bir pantolon var , ne tesadüf ki Bahar'da o gün onu giyiyor, hastanede herkes tuhaf tuhaf bize bakıyor, Candan'ı doğuma alıyorlar, Bahar yanında gidemiyor, kalp yine küt küt atıyor. Böyle bir şeyi beklemek çok tuhaf. Derken bir çantanın içinde geliyor Tuna, bir odada boyunu kilosunu ölçerlerken ağlıyor, giydiriyorlar onu, sanki Candan'a benziyor. Ve sonra Candan da geliyor. Annesi yokken ağlayıp duran Tuna, annesinin kucağında susuyor.

 Ben derim ki,  eğer arkadaşın varsa, doğumunda yanında olmanı istiyorsa, git, istemiyorsa da bir köşeye saklan, yine git çünkü o gün çok güzel bir gün, ben hayatımın bir döneminde 2-3 ay her gün hastanenin en tatsız katında bulunmuş biri olarak diyebilirim ki, hastanelerin doğum katı çok güzel bir yer. O sevinci paylaş.
Doğum garip bir şey. Bebeklerden korkan, onları ihtiyarlara benzeten benim için bile büyüleyici bir şey.

Özetle kutlu doğum haftamda en güzel hediye, iki minik yengecimiz daha olmasıydı. İyi ki doğdular.


1 yorum:

caloroso dedi ki...

çok duygulandım mervecim,
ne güzel yazmışsın...
iyi ki sen de doğmuşsun ve benim arkadaşım olmuşsun...