8 Ağustos 2012 Çarşamba

Bir anne/Bir çocuk


 Bir süredir, Ankara Barosu’nun bir projesinde çalışıyorum. Adı Gelincik Projesi. Amaç şiddet mağduru kadın ve çocuklara destek olmak. Biz de bu projede gönüllü olan avukatlar olarak, merkeze başvuran talepçilerin vekilliğini üstleniyoruz.
E. ile de gönüllü avukatı olmam sebebiyle , Aralık ayında tanıştık. Onu gördüğüm gün üzerinde sadece pijamaları, kucağında da 2 yaşında bir erkek çocuğu vardı. Sığınma evine yerleştirilmişti, Ankara’ya yeni gelmiş, hiçbir yeri de bilmiyordu, telefonu yoktu ve tabii parası da. Anne babası dahil tüm yakınları ise Almanya’daydı.
Eşinden şiddet görmüş eve polis çağırmıştı. Polislerden biri “seni bu evden çıkartmazsam bu adam seni öldürecek” diyebilecek kadar duyarlıydı ve belki de bir hayat kurtarmıştı.
Bir araya geldiğimizde tek derdi, 8 yaşında, o anda okulda olan diğer çocuğunu da yanına alabilmekti.
Burası Türkiye idi. Süreç uzundu. E. Alman vatandaşı olduğundan ve o sistem içerisinde yaşadığından,  çocuğuna kavuşmasının bu kadar zaman almasını, hukuki sürecin uzunluğunu kavrayamıyordu.

 Ona bu süre çok uzun gelse de, bu zaman içinde okulu , adresi değiştirilen , kendisinden saklanan çocuğunu hiç göremese de, velayete ilişkin karar 8 ayda çıktı, Yargıtay’a gitti, geldi, kesinleşti.Geçen hafta  icra ile çocuğunu almaya gittiğimizde  adreste bulunamadığında ise dünyası bir kere daha başına yıkıldı. Ama mücadele etmekten hiç vazgeçmedi, hep sabretti. Etrafında bir çok ses ona farklı telkin ve önerilerde bulunsa da o mücadelesini sadece hukuken sürdürmek istedi ve bugün bir şekilde orta yol bulundu, 9 ay karnında taşıdığı çocuğunu görmek için verdiği savaş 9 ayın sonunda bitti.

Ben minik bir eli tuttum bugün, bir arabaya bindik, yolda giderken o bana aylardır görmediği kardeşinin saçlarının kıvırcık olup olmadığını sordu, “saçları biraz çok ve karışık ama kıvırcık değil” dedim.
“Senin kardeşin var mı” dedi, ben de ona kendi kardeşimi anlattım, “sen  de onu akşam görecek misin” dedi, “hayır ama Cuma günü yanına gideceğim” dedim, “çalıştığı için mi uzakta yoksa” dedi, “evet” dedim.

Bu 9 ay benim içinde zor geçti, belki hiç yapmaman gereken bir mesleki hata yaparak, sadece dosyaya odaklanmam gerekirken, müvekkille empati kurdum ve tüm bu süreçte kalbimi de aklımı da  hep o anne ve çocukta bıraktım. Hıdırellez dileklerim de bile elele tutuşmuş üç çöpten adamım vardı.Araştırmadığım yol, okumadığım karar, konuşmadığım bir hakim, uzman, psikolog da  kalmadı.
Etrafımdaki herkes de bu meseleye bir ucundan dahil oldu.Onlar kendilerini biliyorlar. Kimisi hukuki destek verdi, Almanya’dan bile bana yardım elini uzattı, bitmez tükenmez maillarıma cevap yazdı (en başta Talha o iyi ki arkadaşımmış dedim ve  işyerindeki çalışma arkadaşlarım), kimisi hep dua etti, (Annem, Teyzem,  Kürşad’ın annesi,Bahrim, Büşram, Recom, arkadaşlarım ) kimisi sabahın kör saatinde havaalanı macerasına dahil oldu (Babam).
Yani E. Şanslıydı, ben de şanslıydım, her şey yolunda gitti. Umarım bundan sonra da yolunda gider.
Bazen hep kötü şeyler oluyor, kadınlar şiddet görüyor, öldürülüyor, çocuklar mağdur oluyor. Ama bazen de güzel şeyler oluyor. Bir anneyle çocuğun kucaklaşması gibi.Yani bence hala umut var.
Bir de “sana Yasin okudum, hem bugün artık Merkür düz konuma geçti, her şey hallolacak” diyen bir annem var. O iyi ki var.
   
Gelincik Merkezi Telefon:444 43 06 
Ankara Barosu Gelincik Projesi’ne destek olmak isteyenler tüm operatörlerden “GELİNCİK” yazarak 4306’ya göndererek 5TL yardımda bulunabilirler.

3 yorum:

uyduruk prenses dedi ki...

Ne kadar guzel bi is yapmissin merve,ne kadar sevap ve insana kattigi deger ne kadar coktur,cok sevindim kavusmalarina:)

"O" Benim Dünyam dedi ki...

çok klişe olacak ama keşke herkes senin gibi olsa,işine böylesine duyarlı ve içten yapsa...

yıldız dedi ki...

Kavuşmuşlar,sonu mutlulukla bitti ya oh dedim.

hep mutlu olsunlar artık bu üç insan..