11 Kasım 2010 Perşembe

başıma güneş geçti.


Güneşli günlerden bildiriyorum.

Evet bu havalar beni kendime getirdi, dertlerimi, tasalarımı unutturdu. En azından önümüzdeki soğuklara kadar! Her sabah Babam'ın evi neşeyle terk ediş sesleriyle uyanıyoruz, bu aralar gevezedeki gay'i taklit ederek, "naaaaaaaaydııın" diyor genelde, (günaydın manasında) ve ben babamdaki enerjinin 1/10'u bende olsa dünyayı kurtarabileceğime inanıyorum.

Yine arada bir sabahları Bahar'la gidiyoruz işe, o her gün itinayla, ani doğumlar için evde bulundurduğu fotoğraf makinesini almayı unutuyor, "bak işte" diyoruz "her gün aynı". Ama bazen günlerin aynı olması da güzel bir şey, hayat insana bunu da öğretiyor.

Akşamları Roma'da hava nasılmışa bakıyoruz, Bahar'a "bence bunları ya da şunları götür yanında" dediğimde, "bana anlatma bunları, yaz bir kağıda ver" diyor. Kendisi gerçekten de komedi bir insan ve de despot! "Şu çizmelerin iyi olur bence" dediğimde "orada hava bir sıcak olsun, o çizmeleri sana giydiririm" gibi çıkışları da yok değil! (Kendisi sanırım miami'ye gideceğimizi düşünüyor) Ben bunları Anneme anlattığımdaysa beni, hayatta en sevdiğim şeyin kendisinin dedikodusunu yapmak olduğuyla suçluyor.
Onun dışında haftada iki gün, akşamları dersim var, güzel geçiyor. Belli kaygılar olmadan bir şeyleri öğrenmeye çalışmak gerçekten keyifli, tabii sınavlar başlayınca kaygılarım da hortlar elbet!
İki günde biten, Haruki Murakami kitabım, "sınırın güneyinde/güneşin batısında" tüm Murakami severlere önerilir!
Şimdilerde, bana bahsettiğim kitapla birlikte 1984'ü alan ama 1984'e el koyan Kürşad'ın dönüşünü bekliyorum. Kitapları değiş tokuş etmek için!

Güneş biraz daha bizimle kalsın..
Öperim.
Şarkı da benden olsun.

1 yorum:

BahaR dedi ki...

yine dedikodumu yapıyorsun sen buna bayılıyorsun.