16 Ağustos 2010 Pazartesi

3.

Zaman bazen çok hızlı geçmiş gibi bazen de hiç geçmemiş gibi.
Neler neler olduğunu anlatmama gerek var mı? Yoksa bizi görüyor musun? Buna da bir türlü karar veremiyorum.
Bahar geçen sene kep fırlattığında yoktun, ama keşke ilk işine başladığı gün sen de olsaydın. Bir sürü macerasını anlatırken birlikte gülseydik, hoş bilirsin o pek anlatmayı sevmez, Mehmetle benim gibi değil, Baharla Gülsima çok anlatmaz, bilirsin.

Gülsima artık tam bir muhabir ve ekranlarda görüyoruz onu sık sık, televizyona çıktığında birlikte izleyebilseydik bir kerecik. Kritik yapsaydık. Gözlerin dolsaydı senin ama gurur duysaydın. Tv seyretmek bile seninle güzelmiş.

Mehmet’e askerliğin Ankara çıktığını duyunca hep beraber sevinseydik. Sen de olsaydın keşke.
Annem daha Samsun’a gittiğinde görmüştü zaten rüyasında, arada bir söylense, huysuzluk yapsa da Mehmet de asker ve neredeyse bitiyor bile.Ve askerlik bittiğinde o artık İstanbullu olacak, Bahar da çok hevesli ama hayırlısı. Gülsima’nın da gideceği yer orası gibi.

E hepimiz İstanbul’u daha görmeden, senin maceralarını, anılarını dinleyerek sevmedik mi zaten?

Dükkanın kira tespit davasına ben giriyorum. Mühim bir şey değil telaşlanmana gerek yok. Ama sen burada olsan, senin avukatın olacaktım sanki daha güzel olacaktı.

Cumartesi günü hepimiz bir aradaydık, Mehmet gece gece bizi güldürdü, Gülsima ona kızdı, Bahar sabah erkenden işe gitti falan..

Ve onun dışında da herkes iyi. Umarım oradaki herkes de iyidir.

Şu senede bir gün telefon hakkı konusunda hala diretiyorum. Seni çok özlüyorum.

Hiç yorum yok: