her gün olduğu gibi bugün de Adliye koridorları. Karanlık. mevsimden ve günden ötürü biraz daha sakin. postaneye yöneliyorum. yerde yatan bir adam. kanıksadığımız görüntüler. üzülerek geçip gidiyorum yanlarından. postanede işim uzuyor, çıkıyorum, adam yine aynı yerde, başında kabalaık."doktor yok mu"nidaları. doktor yok. o adamın başında bir sağlık görevlisi yok. yakınları çaresiz. adama bakıyorum can çekişiyor. ambulans aranmış. gelmemiş. adli tıp odasına gidiyorum koşarak. içeride doktor var. kapıdaki görevlilere söylüyorum. "bir adam kalp krizi geçiriyor muhtemelen". "doktor bakamaz mı?" bakamaz. "onlar anlamaz avukat hanım gitmezler" "adli tabibliğe telefon açalım."telefonun ucundaki her kimse, çok parlak fikirli, 112'yi arayın diyor. -1 'den 3. kata koşarak çıkıyorum. doktor gönderemez misiniz, 112'yi arayın demek nasıl bir şey, insanlığımdan utandım diyorum. arkadaşı gönderdik avukat hanım, anca gidiyordur diyor. doktor olmak bu kadar mı basit, bir adamın ölümü üstüme kalır diye ilk müdahaleyi yapmaktan aciz olmak mı doktorluk?yazık diyorum sadece.
son gördüğümde adamın yanında hala bir sağlık görevlisi yok. yaşayan bir insanın öldüğüne şahit olma fikri korkutuyor beni. başka bir kapıdan çıkıyorum. ben zaten hep gördüklerimi başka çekmecelere kaldırıyorum. işte tam da bu saatlerde şike soruşturması kapsamında gözaltında bulunan Febe Başkanı Aziz fenalaşır diye Adliyenin kapısında bir ambulans hazır olda bekliyor. Tüm Adliye çıkışlarında beklemesi gereken ambulans , Ankara Adliyesi kapısında yok. Çünkü bazılarımızın haber değeri var, bazılarının yok.
2 yorum:
çok güzel bir yazı olmuş, kesinlikle katılıyorum sana! insanlarımızı anlamakta bazen ben de güçlük çekiyorum.
dünya daha güzel bir yer olsa keşke..
Yorum Gönder