akşam iş çıkışı. kentparka gidildi. burger story'de tıka basa yendi. güzel burası gidin bak, merve demişti dersiniz. sonra cepa'nın içine kurulmuş lunaparkımsıya gitmeye niyet etme. çıkınca yağmur, hafiften cayma. pınarın "ama bu treen pembeeeee" deyişleri. neticede yağmur hafiften çiselerken, ben o dışarıdan tırt duran tren de korktum, kara treeen bu naraları atarak evet iğrencim. çünkü beni en sağa oturttular. düşeceğim sandım. candan akıllısı tabii ki binmedi. pınarın güzel evine gidildi. kocalara karıştılar ama bazen her şeyler eskisi gibi oluyor, kocaları da sevmiyor değilim ama işte eskisi gibi olan anlar gülümsetiyor. nispeten geç yatma neticesinde yorgunum bugün. streslere geldim, o ne demekse, yani şu an beni görseniz, sadece kolumda bu öğlen ulustaki müthiş gümüş dükkanımızdan aldığım bileklerimi beğenirdiniz, gibi bir şey. iklim kış mı? ben ki ince giyinip üşümeye bayılırım ama yine bir çelişki kıştan nefret ederim, nisanda cam açık yatmaya başlarım, gece gürültü çok olursa kaparım, neyse uzatmayayım ben bile üşüdüm bugün. tabii bundan bilkent otobüsünün ölümcül klimasının etkisi büyük. o yüzden siz bu sabah kızılayda desenli bir elbisenin üstüne,puanlı hırkasını giymiş bir ben gördüyseniz, şaşırdınız ayıpladınız belki, ama ben de sizi ayıpladım, bunu sorgulamadan yaptınız.ve ben bunu daha böyle uzatır giderim, çünkü farkettim ki kanadığını iddia ettiğim midemin ağrısı, nefes borumdan mideme inen o yanmalar falan ancak yazarken unutuldu. babam beni almayan gelsin ki gelecek. aşk-ı memnu ki bitecek.
24 Haziran 2010 Perşembe
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder