annem istanbul'a gitti. ben de akşamdan ertesi gün giyeceklerini ütüleyen, evi toplayan, sabahları erkenden kalkıp, kahvaltı hazırlayan, kahvaltı eden, odasını toplayan bir merve olma hayalimi gerçekleştirdim. nasıl başardım bilmiyorum ama büyük ihtimalle annem giderken içindeki atom enerjisini bir şekilde bana aktarmış olmalı.
dün güzel bir gündü. yine yeni yıl kararlarım çerçevesinde ingilizce kitap okuma hedefimi gerçekleştirmek üzere, dost kitap evinde ilgimi çekecek kitabı ararken, uzun süredir, türkçesine bir türlü rastlayamadığım, banana yoshimoto'nun kitchen kitabına rastladım. hemen aldım.filmi de varmış ama kitap bitmeden asla!akşama doğru claires'de yudumla oje bakarken, minnacık şişeyi elimden düşürüp, her yeri oje yaptım. o anda tezgahtarlar arka tarafta dünyayı kurtarmaktaydı. ben de bir süre alıp almamak konusunda kararsız kaldığım ojenin rengini beyaz zeminde inceledim, bordo sandığım oje kahve gibi gelince almaktan vazgeçtim ve nihayet tezgahtar kıza, ben oje kırdııım diye seslendim. kız elinde aseton şişesi ve bir parça pamukla geldiğinde ne bekliyordu, ne düşünmüştü bilmiyorum zaten yerdeki cinayet mahalini görünce direk geri döndü.
ben sanırım bir sopa alıp beni dövmek üzere geri gelecek diye beklerken, elime başka renkte bir kaç oje aldım, kırdığımın da parasını ödemek istedim, ama kabul etmedi. Bütün bunları bir yana bırakırsak, claires de ojeler güzel, ucuz, renkler çeşitli, beni tanıdığınızı söylemeyin ve güzel ojeler alın derim.
ve derken perşembe de bitti ve cuma oldu. ama haftasonu eğitimimiz olduğu için pek de bir anlamı kalmadı.
saçlarımı hala kestiremedim.
üzerimde tuhaf bir mutluluk hali var geçmesin.
bir de chanel ceketleri tarzı bir ceket alasım ama 60 yaşında gibi durmayasım var.önerilere açığım.
söyleyecek başka da bir şeyim kalmadığına göre huzurlarınızdan çekilebilirim.